ESKİDEN çarşı iznine çıkan askerler el ele dolaşırlardı.
Teneffüslerde el ele gezen kızlar vardı okulda.
Gelebilecek tehlikelere karşı güç birliği miydi artık...
"Gay"lik, "lezbiyenlik" falan da pek bilinmediğinden o günlerde, çekinmezlerdi.
Kadınla erkeğin el ele tutuşması daha çok dikkati çekerdi.
Demek dostluk ifadesi olarak görülüyordu el ele tutuşmak... Ki kadınla erkeğin dosttan ziyade ateşle barut olabileceği düşünüldüğünden, el ele tutuşmaları artık patlamaya az bir şey kaldığının bir habercisi sayılıyordu.
Fakat patlama beklendiği biçimde değil de "öd patlaması" şeklinde gerçekleşirdi daha çok. Kuytu köşelerde el ele tutuşurken babamıza yakalanacağız diye ödümüz patlardı.
Oysa el ele tutuşmak, içinde seks olmayan yegáne temasıdır kadınla erkeğin. Gözlerinizle bile sevişebilirsiniz. Ama eller... Evet ileri aşamalarda üzerine çok iş düşen eller, tutuşmalarda çok masumdur.
"Şehvet" değil "sevgi" yüklüdür daha çok.
Uzatmayayım, şimdi pek rastlamıyorum hemcinslerin el ele tutuşmasına. İşte o zamanlardan sonra ilk defa Erdoğan ile Kral’ı gördüm el ele.
Artık neyin ifadesiyse...
Çarşıda askerlerin dayanışması gibi midir?..
Aslında hakikaten sırf el ele tutuşmak değil, bir kenara çekilip birbirlerinin omuzuna yatıp ağlasalar yeridir.
Baksanıza birileri Ortadoğu’nun yeni haritasını çiziyor. Hayır, harita mühendislerinin oyalanması olsa yapılan... Çizsinler dursunlar, "Irak büyük kaçtı, Suriye yana kaydı, ...". Düzeltsinler habire!
Fakat neticede o "haritalar"da canlı kalmayacak belki. İşte bunu bildiklerinden hiç olmazsa el ele tutuşmuş olabilirler. Üstüne hesapların yapıldığı bölgenin iki yöneticisidirler netice olarak...
Ya da yemeği çok kaçırdı Kral.
"Ay patlıyorum!" derken bir an Erdoğan’ın elini tuttu!
Hani ani fiziksel bir sıkıntımız olduğunda en yakınımızdakine tutunuruz ya refleks olarak...
Evet, evet bence de bu daha kuvvetli ihtimal.
Mönüyü okumak bile gaz yaptı bende zira. Kral da boğazına kadar şişmiş olabilir.
Her resmi ziyarete damgasını vuran bir hadise, bir ortak karar, heyetten enteresan biri olur... Azerbaycan Cumhurbaşkanı geldiğinde, karısının beyaz tayyörüydü mesela damgayı vuran.
Bu seferki damga da bu oldu!
Kral’ın uçaktan inip sofraya oturması, o sofradan kalkıp öteki sofraya oturması, sonra başka bir sofraya, bir sofraya daha...
MIŞ-MUŞ
Müzmin bekárlar erken ölüyormuş.
"Rahat batıyor" diye ben buna derim.
Bir altın firması, kadınlar için altın ayakkabı üretmiş.
Görgüsüzlükte sınır tanımayanları altın suyuna da batıracaklarmış, haberiniz olsun.
Rakılar arasında raf savaşı çıkmış.
Şu savaş denen illetten kaçış yok. Şöyle demeliydi şair: "Rakı şişesinde balık olsam savaş var."