ŞU sıralar Tarkan hayranlarından mail geliyor durmadan. Herhalde bütün köşe yazarlarına gidiyordur.
İngilizce albümle ilgili yazılıp çizilenlere kızıyorlar. Basının "Tarkan’ı karalama kampanyası" başlattığına inananlar bile var.
Bir mektubun bir bölümünü örnek olarak alıyorum buraya.
"Tarkan ülkemizin yurtdışında tanınmasına sebep olmuş en önemli sanatçımızken ona karşı uygulanan bu karalama kampanyasını kınıyorum ve çok sevgili ülkemin basın mensuplarından utanıyorum. Bu kadarı fazla artık. Bizler aptal değiliz, neyin doğru, neyin yanlış olduğunu biliyoruz ve sizler onu yok etmek için ne kadar hevesli olsanız da biz buna izin vermeyeceğiz. Kıbrıs konseri albüm çıkmadan haftalar önce duyurulmuşken bunu bile malzeme yapmanız çok komik. Meydanı boş bulup Tarkan’ı sahipsiz sandınız ama maalesef yanıldınız, arkasında biz varız."
Arkadaşlar "duygusal" gördüğünüz üzere. Hepimiz gibi.
Toplum olarak en önemli sorunlarımızdan biri bu bence.
Hemen her konuda duygusal olmak.
Bu yüzden ne eleştiriler gerçek eleştiri oluyor, ne eleştirilenler buradan kendilerine bir fayda sağlamayı becerebiliyorlar.
Tartışmalar deseniz "konu üzerine" olmaktan çıkıp "Manyak!", "Sensin manyak!" şeklinde sürüp gidiyor.
Demirel’in "Başını örtmek isteyen öğrenci Arabistan’a gitsin" sözü üzerine Erdoğan’ın "Sen git Arabistan’a!" demesini hatırlarsınız...
* * *
Yine Tarkan konusuna dönersek, basındaki eleştirileri ben de takip ettim.
Çoğu "Zaten güzellik yarışmasında verdiği konserdeki kıyafeti de çok kötüydü, şişmanlamış üstelik!" düzeyindeydi.
Yani diyeceğim bu arkadaşlar da "duygusal".
Gözümden kaçmış başkaları da vardır belki ama bir tek, sadece albümü eleştiren birine rastladım. Naim Dilmener.
"İngilizce albüm diye sözler vermiş, vaatlerde bulunmuştu, evet yapmak zorundaydı ama böyle bir albüm yapacağına sözünü tutmayıp yapmasaydı daha iyiydi! Bu albüm bize çok bir şey söylemiyor. Biz zaten bu sounda dayalı çok şarkı dinledik ondan Türkçe olarak. Bir de bunları İngilizce niye dinleyelim ki? Belki yurtdışındakiler... Ama onlar da ne yapacak bu kadar orient şarkıyı?"
Bana gelince...
Müzik otoritesi olmadığımdan albümü doğru bir yere oturtamamaktan korkarım. Bu yüzden bir fikir beyan etmemem en iyisi.
Fakat en azından bir dinleyici ve de görevi icabı "her şeye maydanoz" biri olarak bir-iki laf edebilirim.
Ama bunu bile yapmam. Beceremem çünkü.
Çünkü ben de bu memleketin bir evladı olarak söz konusu "duygusal"lardan biriyim. Neticede ne niyetle başlarsam başlayayım bakmışsınız albümü öve öve bitiremiyorum.
Ama Tarkan hayranlarının ifadesiyle "acımasızca" eleştirenlere benim de söyleyecek bir çift sözüm var. (Vallahi "duygusallık"tan arınmış olarak!)
Tarkan tek albümle, tesadüfen şöhreti yakalamışlardan değil arkadaşlar!
Onun için tek albümle de gidemez!
İngilizce albümü sizi sarmayabilir ama bunu "Tarkan bitti!"ye kadar götürmek hakikaten insafsızlık, haksızlıktır.
Tarkan’ın öyle tek bir albümle tükenmeyecek kadar büyük kredisi var bu ülkede.
MIŞ-MUŞ
Mahkeme, kekeme olduğu için Türk Telekom’a indirim isteğiyle dava açan vatandaşın talebini yerinde bulmuş.
Kekelemeden konuşabiliyor olmanın bir gün hepimize "pahalıya patlayacağı" hiç aklımıza gelmezdi di mi?
Erdoğan, laikliğin, cumhuriyetin temel ve birleştirici bir niteliği olduğunu söylemiş.
"Dediği" bu. "Demek istediği"ni ise öküz altı arayıcılarından öğreniriz yarın.