Dönüşüm muhteşem oldu!

GÜNLÜK rutin içerisinde yapmaktan en çok keyif aldığın şey nedir diye sorarsanız, gazete okumak derim.

Bir bardak çay ve sigara eşliğinde...

Sevdiğim yazarları tatlı niyetine sona saklayarak...

Öyle internetten falan değil... Sayfaları çevire, katlaya...

‘Peki tatile çıktığında ilk hangi alışkanlığından vazgeçersin?’ diye sorun bir de.

Gazete okumak.

Bu ne yaman çelişki anne!

Demek ki bilinçaltımda iş olarak görmeye başlamışım gazeteyi. Bu haberden mış-muş çıkar mı, çıkmaz mı? Keyif falan palavra demek. İlk fırsatta vazgeçtiğime göre...

Gerçi meslekten olmayanların da yaptığı budur. Tatilde gazete okumamayı, televizyon seyretmemeyi prensip haline getirmiş çok kişi var.

İş günlerini hatırlatacak hiçbir alışkanlığı yanında taşımayarak her zamankinden yüzde yüz farklı bir zaman dilimi yaratmak amacıyla mı artık... Yoksa bir can sıkıcı haber ağızlarının tadını bozmasın diye mi...

Gerçi ikincisinden şüpheliyim. ‘Elálemin derdi bizi mi gerdi’ şeklinde bir lafın mucidi bir toplum olarak ucu bize dokunmayan hiçbir felaket felaket değildir, dolayısıyla bizi sarsamaz!

***

Neyse ben yine kendime döneyim.

Benimkisi biraz da utançtan. Gazeteyi elime alıp da herkesin işinin başında olduğunu görünce utançla karışık bir suçluluk duygusu geliyor. En iyisi gözüm görmesin diyorum. Yani tahminim bu.

Tatili ayıp sayan bir aileden geliyorum zira ben. Babam bir gün olsun yan gelip yatmak için işine ara vermiş değildi. Neredeyse dünyanın yarısını gezmiş biri olarak her seyahati iş gereğiydi.

Annem derseniz kendimi bildim bileli tatile çıkanları esefle kınamaktadır.

Ablam, ailenin bu husustaki ilk ‘kırıcı’sıdır. Şeytanın bacağını kırmış ve her sene üç ay tatil yapmak suretiyle ailemizin yüzkarası olmuştur!

Fakat tabii ki mecbur kaldığından. Yoksa kendi özgür iradesiyle değil. İstanbul Devlet Operası’nda sanatçıdır kendisi. Opera yaz tatiline girince ne yapsın... ‘Hiç olmazsa bir bekçilik işi ayarlayın bana’ diyecek hali yok yönetime.

Ben ailenin ikinci ama esas ‘kırıcı’sı oluyorum bu durumda. Kendi isteğimle ayrıldım izne. Fakat alışmadık şeyde don durmaması misali bir hafta boyunca bir oramdan hastalandım, bir buramdan... Zaten bir yandan da Davetsiz Misafir’in çekimleri sürdüğünden ‘part time’ tatil oldu benimkisi.

Neyse şükür, aileme yakışır bir evlat olarak ‘full time’ çalışmaya başladım yine! (Sonunda Allah bana da içinde İngilizce sözcüklerin geçtiği bir yazı kaleme almayı nasip etti. Bu açıdan ‘dönüşüm muhteşem oldu!’ diyebilirim.)

MIŞ-MUŞ

Başbakan’ın telefonla aradığı vatandaş, ‘Beni işletmiyorsunuz di mi?’ demiş.

Yok, müsterih olabilirsiniz, işletme bu hususta değil.

*

Kültür Bakanı Koç’un, Devlet Tiyatroları’nda yaptığı atamalara karşı direniş büyüyormuş.

Uyuduğu günleri mumla arar olduk.
Yazarın Tüm Yazıları