Bunu da anlatayım da artık benden ‘‘normal’’ olarak nitelendirilen insanlardan beklediğiniz tutum ve davranışları beklemeyin.
Bebek yokuşundan inmekteydim. Yaya olarak. Bilenler bilir, mobilya ve aksesuvar satılan dükkánlar sıraya dizilmişlerdir yokuşta. Zaman zaman hepsine girer, her şeyi eller, ‘‘Bu kaça?’’ diye sorar çıkarım. Daha bir mum olsun almışlığım yoktur. Tüketicinin böyle dirençlisi görülmemiştir. Yani arkamdan düşündükleri budur herhalde.
Oysa dirençten değil, korkudan. Eve bir vazo daha koyarsam maliye ‘‘Vergi levhanız nerede?’’ diye kapıyı çalacak. Dükkána çevirmediğime bilmem inanırlar mı evdeki o tıka basalığa bakıp da.
Uzatmayayım işte yine müfettiş misali dükkánlara girip çıkarken bir apartmanın bahçesi dikkatimi çekti. Adeta cennetten bir köşe. Gerçi cennetin nasıl bir yer olduğunu bilen yok ama tahminlerimiz yeşillik yönünden bir sıkıntı çekilmeyeceği yolunda.
Cennet gibi bahçeyi seyrederken, bahçeye bakan dairenin cennetin kapalı mekánı gibi bir görüntü arz ettiğini fark ettim. Ve birden buranın bir ‘‘çiçekçi dairesi’’ olduğu kanaati uyandı bende.
Artık dükkánların çoğu dairelere taşındı biliyorsunuz. Öyle uluorta pazarlanmıyor mallar. Kapıyı çalıp giriyorsunuz. Göz doktoru tabelası iriliğinde tabelalar falan da yok. Küçük, kibar, görünmez. Hatta hiç yok. Bilen gelsin durumu.
‘‘İşte bu da butik çiçekçi’’ dedim, çaldım kapıyı.
Oranın bir çiçekçi olmadığını lafın gelişinden anlamışsınızdır. Evet, bir ofismiş kapısını çaldığım yer. Ünlü makyör Mehmet Yıldırım'ın ofisi.
‘‘Hoşgeldiniz Pakize Hanım’’ dedi beni görünce. Fakat ben ondan önce, ‘‘Burası çiçekçi mi?’’ diye sormuş bulundum.
Aslında benim anlatmamın bir esprisi yok. Mehmet Yıldırım'ın anlatması daha uygun olur. Zaten orada burada ‘‘Kadın deli midir nedir, kapıyı çaldı, 'Burası çiçekçi mi?' dedi’’ diyor olabilir.
Penceresinde üç tane saksı duran çiçekçi gördünüz mü hiç? Görmemişsinizdir. Ama ev ve işyeri çoktur değil mi?
Peki o halde neden çaldım ben o kapıyı?
Ah bir bilsem!
‘‘Bir siz kaldınız makyaj yapmadığımız’’ dedi, boyadığı ünlülerin fotoğraflarını gösterirken. Gideceğim bir gün. Şu utanmam geçsin de.
Bize bilimkadını lazım
‘‘KENDİNİZE Müslüman.’’
Sanki bilimadamları için söylenmiş. Ha bire erkekler için uğraşıyorlar.
Adı üstünde... ‘‘Bilimadamı.’’ Cinsiyeti var yani. Niyetleri baştan bozuk. Yoksa ‘‘Bilimci’’ falan derlerdi.
‘‘Bilimadamı’’ olunca önce can, sonra canan tabii.
En son kısırlıklarına çare bulmuşlar. Bundan böyle tek bir canlı spermi olan erkeğin bile baba olması sağlanacakmış.
Tamam, epeydir kadınların da kısırlık sorunu kalmadı, türlü yöntem var... Fakat bunu da ilk, sorun kendisinde zannedilmesin diye bir bilimadamının can havliyle geliştirip karısına uyguladığına inanıyorum.
Kimse o, kökenini bir araştırın, Anadolu'ya dayandığını göreceksiniz. Kısır belleneceğine icatta bulunmuştur ki bunun bizim insanımız için ne zor olduğu hepimizce malûm. Benim bildiğim yoğurttan ayran yapmanın dışında bir şey akıl etmişliğimiz yok.
Neyse konuyu saptırmayayım. Doktora gitmeyi bile reddeder erkek kısmı. Sonunda eline kapı gibi ‘‘Kısır değildir’’ raporu verileceğinden emin olsa bile... Doğurtganlığını test etmek ha! Hangi çılgın buna cesaret edecekmiş şaşarım!
Şimdi de nasıl olacak bilmiyorum. Yani kısırlık tarihe karışıyor tamam da nasıl gidecekler tedaviye şuna buna?
Asla ‘‘Bu çocuğu yardım alarak yaptı’’ dedirtmezler kendilerine. Zaten doktora ‘‘Ne olur sorunun sırf bende olduğunu söylemeyin’’ diyorlarmış. E, evlilik dediğin paylaşım tabii. Kısırlığı da paylaşacaksın. Hatta kocasını seven kadın tamamını yüklenir. Bir evde aynı adamın kısırlığını yüklenen üç kadına da rastlayabilirsiniz Anadolu'da.
Kısırlık olayından önce de kalktılar kendilerine Viagra'yı yaptılar biliyorsunuz. Oysa kadının orgazm sorunu erkeğin ereksiyon sorunundan daha büyük. Fakat bu konudaki çözümsüzlüğün Kıbrıs meselesine denk olmasında kadınların da payı var tabii. Ha bire numara yaparsan, erkek ne bilecek... Derdini söylemeyen derman bulamaz! Kadın kısmı da bulamıyor nitekim. Oyunculuğu gelişti bu sayede, o kadar.
Erkekse asla kaderine razı olmaz. Bakalım şimdi sırada hangi sorunun halli var... Mesela ‘‘Erkeğin sağ ayak başparmağının da seksten yeterince zevk almasının sağlanması’’ olabilir. Bize acilen ‘‘Bilimkadını’’ lazım.
MIŞ-MUŞ
Kaddafi artık ABD'nin dostuymuş.Bir tek kavgalı karıyla kocanın arasına girilmez diye bilirdik, bu da aklımızda bulunsun.
Erdoğan'ın maaşı Blair'in 5'te biriymiş.Türkiye'de kişi başına düşen milli gelir İngiltere'nin kaçta kaçı?
İstanbul Valisi'yle Emniyet Müdürü dekolte giysili mankenlere bakmamışlar.Ayol insan mevkii bir yana koyup insaniyet namına bakar!
Başbakan 5.8 milyarlık maaşını tartışmaya açmış.Tartışırız da arkadan ticaretten gelen miktarı da açacak mı acaba tartışmaya?