Her davete icabet etmeye kalksa gazeteci kısmı, gazeteler basılamaz. Günün her saatinde bir yerde bir şey var. Adeta bir davet çılgınlığı yaşanıyor İstanbul'da. Geçenlerde aynı gece üç tanesine birden katıldım. Korktum kendimden. Davet manyağı mı oldum diye.
Üç komşuyla sınırlı dar bir çevrede, birbirine benzeyen günler yaşayanlar bize gıpta edebilirler.
Etmesinler.
Yok zira ortada şahane bir durum.
Siz ne oluyor zannediyorsunuz o davetlerde?
‘‘Aman bir eğlence bir eğlence...’’ öyle mi?
Neredeeee...
Bir gerginlik, bir gerginlik.
Vallahi.
Bir kere, daha yolda yapışıyor yakanıza sıkıntı. Tecrübeyle sabit, ‘‘Davet dediğin tatsız olur’’ fikri akılda mevcut zira. Fakat bir yandan da mecburiyet var. Malum, sosyalliği koruma durumu...
Neticede bakıyorsunuz habire birbirine gülümseyen insanlar topluluğu... Fakat nasıl diyeyim, maalesef hiçbirinin ruhu yok.
Mecburi el sıkışmalar...
Yalandan hatır sormalar... O sırada etraf kesiliyor çünkü. Kim var kim yok diye.
Cenazeler de aynı böyle şimdi. Orada asıl bulunma sebebinden tutun da hal ve gidişe kadar.
Bir gece sonra gitseniz o davetlerin yapıldığı mekánlara, o insanların birçoğuna rastlarsınız yine ama bu defa dans ederken, kahkaha atarken, şarkılara eşlik ederken.
Davetlerde ise bir put kesilme durumu. Sahnedeki sanatçıyı bile alkışlamak yok.
‘‘Davet psikolojisi’’ diye bir şeyin var olduğuna karar verdim artık. İnsanın hayatiyetini yok eden... Sırf gözler çalışıyor fıldır fıldır. O kadar.
2B
Bu da davetiyesiz davet.
Yani elinize ‘‘Marmaris'in falanca mevkiinde, bilmemkaç hektar ormanı yakışınızla onurlandırmanız...’’ diye davetiye gelmiyor.
Ama davetkár yasalar çıkarılıyor.
Devlet 2B'leri satacak artık yeni yasaya göre.
2B ‘‘Orman vasfını yitirmiş arazi’’ demek.
Peki, neden 2B deniyor?
Her saniye ‘‘Orman vasfını yitirmiş arazi’’ denirse, bakarsınız biri bir gün ‘‘Kardeşim! İnsan zaman içinde insanlık vasfını yitirebilir ama orman durduğu yerde orman vasfını yitiremez; ne haltlar karıştırıyorsunuz siz?’’ diye hesap sorar.
Uyandırmamak için 2B yani.
Sizin 2B'niz var mı?
Maliye Bakanımızın var. 50 dönüm.
‘‘E, daha satış yeni yasalaştı, ne zaman almış?’’ diyeceksiniz.
‘‘Nasıl ayırtma bu, basbayağı aşırma’’ diyeceksiniz.
Háşá...
Öyle olsa devlet hesap sorar. Siz daha mı iyi bileceksiniz?
Hem yasa geldi yetişti işte.
Parasıyla değil mi? İsteyen bastırır parayı, alır 2B'yi.
Beğendiğiniz hazır 2B yoksa kendi 2B'nizi kendiniz yaratın. Bir kibrite bakar.
Hamili Kart Yakınımdır A.Ş
Milletvekillerine yüklenip duruyoruz ama...
Aslında çalışmıyor değiller.
Milliyet'te okudum geçen gün, seçmen için otellerle, otobüs şirketleriyle anlaşan hatta hazır araç bekleten vekiller varmış.
Maddi manevi paralıyorlar kendilerini. Yalnız bataklığı kurutmak yerine sivrisinekleri tek tek öldürmeye kalkıyorlar mesela.
Diyelim işsizlik...
Türkiye'nin başlıca belalarından biri. Şimdi buna kökten çözüm bulmak yerine... Gerçi bilmiyorum nasıl bulunur. Benim bilmemem normal de milletvekillerinin de bilmiyor olması biraz tuhaf tabii. Zaman zaman ‘‘Ne halt etmeye gittiniz o halde Ankara'ya?’’ diye sorulması bu yüzden.
Neyse işte işsizliğe kökten çözüm bulmak yerine, seçmenleri tek tek işe yerleştiriyorlar.
Belki de daha pratiktir bu yol. Öteki meçhul, uzun, meşakkatli.
Nedir ikinci bela?
Sağlık diyelim. Senelerdir aşılamayan bir sürü sorun var. Yeni yasa falan lazımdır herhalde. Bilmiyorum sorunsuz ülkeler nasıl hallettiler zamanında.
Fakat bizim vekillerin canı tez. Öyle uzun uzun uğraşamıyorlar. Hastalarla tek tek ilgileniyorlar onun yerine.
- Neyin var hemşerim?
- Sorma, damarı tıkamışız beyim.
Al kartı git hastaneye.
Daha ne yapsınlar?
Vatandaş bilmiyor zaten TBMM'nin ne işe yaradığını. Bildiği şu: ‘‘Benim oyumla Ankara'da sefa sürüyor hergele.’’
Hergele iki arada bir derede.
Hani şu yeni moda şirketler var... Çöpçatanlık falan yapan... TBMM bunlara döndü.
550 ortaklı ‘‘Hamili Kart Yakınımdır A.Ş.’’
Eksik olmasınlar, kurtarıyorlar bizi tek tek.
MIŞ-MUŞ
Attan düşen Başbakan ‘‘Düştük ama hayatı daha bir tanıdık’’ demiş.
Bu duruma göre bizde tecrübe sıfır.
Emre Altuğ ile yıllardır birlikte olduğu sevgilisi Didem Uzel ayrılmışlar.
E, albümü tutmuşken hakkını versin çocuk.
Saddam, yakalandığı an intihar etmek üzere canlı bomba gibi dolaşıyormuş.
Vukuat listesine bakınca, o her zaman canlı bombaydı zaten.
Kanserojen açısından 2 saatlik mangal 220 bin sigaraya eşitmiş.
Yakında ‘‘Dünya Mangal Bırakma Günü’’nü de çıkarırlar başımıza.