DARICA’daki hayvanat bahçesinde, cüce susamuruyla görevlilerin mücadelesini geçtiğimiz günlerde bizim gazetede okumuşsunuzdur.
Atlayanlar için, yaşananları özetleyeceğim şimdi. Hemen oflamayın, bir sebebi var herhalde! Lafı bir yere getireceğim!
Hayvanat bahçesinin iki cüce susamurundan erkek olanı, kendi boyundaki koi balığını -ki sahibini tanıyabilen ve insanlarla oynayabilen balıklarmış koi balıkları- yerken suçüstü yakalanmış.
Ve görevlilerce kafesine kapatılmış.
Fakat bir süre sonra tekrar koi havuzunun yanında görülünce, bu defa havuzu çeviren çitler boşluk kalmayacak şekilde uzatılmış.
Ancak susamuru bir yolunu bulup tekrar havuza ulaşınca bu defa çitlerin altına beton dökülmüş.
Susamuru yine durmamış.
Meğer kafesin içindeki oyun ağacına çıkıp aradan atlayarak geçiyormuş çiti.
Bu anlaşılınca görevliler ağacın gövdesine set çekmişler.
Fakat setteki küçücük aralıktan ağaca çıkmayı başarmış susamuru. Bunun üzerine kafes, ağaç dışarıda kalacak şekilde küçültülmüş.
Bunu okuyunca aklıma ne geldi dersiniz...
Hemen söylüyorum... Şu aşağıdaki sıralama!
Milli Nizam Partisi
Milli Selamet Partisi
Refah Partisi
Fazilet Partisi
Ve nihayet AK Parti’yle Saadet Partisi.
"Cüce su samuru" yılmıyor.
Görevliler de...
Ne?
Olmadı mı?
O zaman ben delirdim, nereye baksam gündemi görüyorum.
PENCEREDEN BAKMALIYMIŞIZ
GEÇEN seneydi... Adnan Menderes’lerin idamını seyrettik Hatırla Sevgili’de.
Sonra ev baskınlarını, gözaltıları, işkenceleri...
En son geçen hafta Deniz Gezmiş’lerin idamını...
O günleri yaşayan, yaşamayan herkes "Bir zamanlar Türkiye"ye bakıp üzülmüş, belki ağlamıştır. Sağduyu sahibi herkes...
Hatta o günlerde "karşı" taraftan olanlar bile. Zaman denen şey en ateşli savunucuları bile objektif yapabiliyor çünkü.
Ne tesadüftür ki biz televizyonun başında üzülürken, hatta biraz da utanırken dışarıda benzer şeyler yaşanıyormuş.
Birileri birilerini evinden almaya gidiyormuş yine...
Başka birileri buna karşılık pankart hazırlıyormuş... "Menderes’i unutma!"
Ağlamak için geçmişe bakmamıza gerek yokmuş, pencereden bakmak yeterliymiş meğer.
Ama bu son olayların, bir diziyle de olsa siyasi tarihin en acıklı zamanlarına dönüldüğü günlere denk gelmesi iyi oldu bir bakıma. Belki elini ovuşturarak "kan bekleyenler" bütün düşmanlıkların bir zaman sonra nasıl anlamını kaybettiğini görmüşlerdir. İki kişi kendine gelse kárdır.
MIŞ-MUŞ
Erdoğan, Bahçeli dahil herkese kızgınmış."Yaradılanı yaradandan ötürü sevmek" diye bir şey var ama "Yaradılana yaradandan ötürü kızmamak" yok zahir!
Baykal’a göre Ergenekon yokmuş.Ne çeteler gördü bu memleket, zaten yoktular!