ANNEM İzmir’den teessüflerini bildirdi. Anneler Günü’nde kendisini hayal kırıklığına uğratmışım. Günün máná ve ehemmiyetine değineceğim yerde kalkmış alakasız bir konuya el atmışım pazar günü.
‘Anacığım’ dedim, ‘Bu köşeyi edineli beri yedinci Anneler Günü... Hadi Kıbrıs meselesi olsa neyse... Annan’ı var, referandumu var, inadı var, tıkanması var... Anneler Günü dediğinse sabit bir hadise. Yedinci senede artık hakkında söyleyecek bir sözüm kalmadı vallahi.’
Fakat kimin annesi tabii... İtiraz eden taş olur. Kadın-erkek konusunu açtı. Peki nasıl olup da dünya kurulduğundan beri aynı olan kadın-erkek ilişkisi hakkında 770 kere söyleyecek söz bulabilmişim.
Anneme sorarsanız esas kısır olan konu budur. Kısırlığı da mahremiyetinden gelir biraz. Öyle uluorta konuşulmaz. ‘Hamile olduğumuzdan bile doğurduğumuzda haberdar olurdu büyüklerimiz’ der her zaman.
Bu sefer de dedi ve son noktayı koymadan önce lafı Emin Çölaşan’a getirdi. ‘Sen bir tek gün Emin Çölaşan’ın eşinden bahsettiğini gördün mü?’
Ve telefonu kapattı.
Katillere bile savunma hakkı veriyorlar. Allah’tan şu köşe var yani...
Fakat her şey bir yana, köşe yazıları konusunda annemin hakkını teslim etmek lazım. Sıkıyönetim zamanlarında gazeteleri denetleme işini kendisine vermemeleri memleket için büyük kayıptır. Gerçi asker değil ama fahri olarak alnının akıyla altından kalkardı bu işin, eminim.
Gelelim telefonda veremediğim cevaba...
Anacığım,
Biz birbirimizin alanına girmiyoruz. Sen de benim misal Melih Gökçek hakkında iki satır yazdığımı gördün mü hiç?
Şu anda ne dediğini duyar gibi oluyorum... ‘Sanki yapabilirdin de yapmadın!’
***
Aslında Anneler Günü için bugün bir şeyler yazmaktı benim planım.
Neden iki gün gecikmeli?
Sırf, ‘Geçmiş Anneler Günü’nüz kutlu olsun’ diyebilmek için. Her zaman heves etmişimdir. Hani bir ay sonra geçmiş bayramınızı kutlarlar... Sonunda ben de kendime kısmet ettim işte! Anneler! Geçmiş Anneler Günü’nüz kutlu olsun!
Şimdi aniden başka bir konuya geçiş yapıyorum. Gerçi çok yazıldı ama ben paranoyak Pakize olarak öküz altında buzağı arayacağım daha ziyade.
Resmi bir ziyaret için ülkenin birine gitmiş olan başbakan ve eşine günlük programla ilgili önceden bir bilgi verilmez mi? Hani nerelere gidecekler, hangi davetlere katılacaklar... Ona göre giyinir insan hiç olmazsa.
Yunanistan’a giden bizimkilere kimse bilgi falan vermemiş belli. Aniden tutup Akropol’e götürdüler demek ki Emine Erdoğan iki karış topuklarıyla kollarda gezebildi ancak.
Nereden baksanız eskiden kalma bir düşmanlık var. Kadıncağızı düşürüp güleceklerdi. Son anda koluna girip dostluğu yeniden tesis ettiler neyse.
MIŞ-MUŞ
Unakıtan ‘Dolar alan zarar da edebilir kár da’ demiş.
Üçüncü alternatifi de siz bulun!
Bütün dünyanın derdi şişmanlıkmış.
‘Elle gelen düğün bayram’ demiş atalarımız.
75 yaşında Rum kadın Erdoğan’a ‘Çok yakışıklısınız’ demiş.