Paylaş
Taliye Teleri
"’Son dönemde yazılmış aşk romanlarından uzak duruyorum’ diyorsunuz. Aşk ve evlilik, içsel yolculuk hakkında yazılmış ve muhteşem bir kitap olan Zahir’i okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum. O kitapla ilgili bir değil beş tane köşe yazısı konusu çıkarabilirsiniz."
Uzak duruyorum dediysem uzaklığın da bir ölçüsü var. Kitap seçerken ilk tercihim "Aşk romanı" değil diyeyim en iyisi. Fakat Zahir’i okudum, çok haklısınız. İçsel yolculuk deyince, Ahmet Altan’ın "En Uzun Gece"sini de yabana atmayalım bu arada.
Ve aşk romanı deyince, son dönemde beni çok etkileyen, Kürşat Başar’ın "Başucumda Müzik"i ile Solmaz Kámuran’ın "Çanakkale Rüzgárı"nı da anmadan geçemeyeceğim.
Bakın pek de uzak durmuyormuşum di mi?
* * *
Sibel Kekilli (Kemal Doğan eliyle)
Sevgili okurlar, Mış-Muş köşesinde yorum getireceğim haberleri doğaldır ki gazetelerden derliyorum. Yani kimse gelip bana direkt demeç vermiyor.
Sibel Kekilli’nin de "Ezilen kadın rolü oynamak isterim" dediğini gazetede okumuş ve "Rakibiniz çok, gündeme çıkmak isteyen o rolü oynuyor şu sıralar" demiştim. (16.04.2006)
Sibel Kekilli haberi yapan arkadaş yerine, Hamburg temsilcimiz Kemal Doğan’a bana iletmesi için mail atmış. Olsun.
Hayranlarının gerçeği öğrenmeleri için Kekilli’nin dediklerini aynen aktarmayı bir borç biliyorum.
"Aslında tam tersini savunuyorum. Ne zaman tipik ezilen Türk kadın kalıp rolü teklifi gelirse reddediyorum. Çünkü gelen tekliflerin çoğu bu yönde. Tüm Türk kadınlarını ezilen kadın kalıbında görmenin yanlış olduğunu düşündüğüm için bu kalıpta oynamak istemiyorum. Bunu da aslında her röportajımda vurguluyorum."
* * *
İlknur Tüken-Kemál Karadağ
Bu iki okuruma ortak bir cevap vereceğim. İkisi de aynı konuda eleştiriyorlar beni. Bu köşede Hande Altaylı’nın kitabına yer verdiğim konusunda. FATİH ALTAYLI’nın EŞİNE DESTEK VERMİŞİM!
Evet, tam da böyle yaptım!
İlk bakışta avantaj gibi görünse de ünlü bir soyadıyla işe başlamak daha baştan 1-0 yenik olmak anlamına geliyor çünkü.
Evet, tam da böyle yaptım!
Sizin gibi önyargılılardan haberdar olduğum için. Nitekim kitabı okuyup okumadığınıza dair tek satır yok mektubunuzda. "Okudum beğenmedim" deseniz anlayacağım.
Evet tam da böyle yaptım.
Fatih Altaylı amirim değil çünkü. Artık aynı gazetede bile yazmıyoruz. Yani Kemal Bey, sizin dediğiniz gibi Fatih Altaylı’nın bizi egemenliğine almış olduğu falan yok. Onun için utanıp sıkılmadan övdüm Hande Altaylı’nın kitabını.
Evet, tam da öyle yaptım!
Kitabı hakikaten beğendim çünkü. Çok akıcı bir üslup, çok iyi gözlem, çok doğru tespitler. Eğer aksi olsaydı "kötü" demezdim ama kitabı görmezden gelirdim.
Ve bu kadar abartmanızı anlayamıyorum. Bilmeyen de kitap için "Gelmiş geçmiş en önemli edebi eser" dediğimi zannedecek.
Son bir şey... Hadi Fatih Altaylı’nın eşi olmasaydı bu köşede yer vermeyecektim diyelim, peki siz, Hande Altaylı Mehmet Efendi’nin eşi olsaydı bu tepkiyi verecek miydiniz kitaba? Hem de (büyük ihtimalle) okumadan?
* * *
Zeki Karagül
Mektubunuz çok uzun Zeki Bey!
Fakat içinden seçeceğim birkaç cümleyle ne demek istediğinizi okurlara anlatmak mümkün olacak gibi görünüyor.
"İddia ediyorum ki bugün Türkiyede geri kalmışlığın, irticai boyutun, uyuşturucu bağımlılığının, cehaletin ve eğitim düzeyinin düşük seviyelerde olmasının başlıca sebebidir Orhan Gencebay.
.......
1970’li yıllarda Türkiye şu an olduğundan çok daha modern ve çağdaş bir avrupalı ülke hüviyetinde iken (Türban’ı bırakın, minimini etekler giyiliyorken) Orhan Gencebay birden ortaya çıkıp, sırf ticari amaçlı ve arap radyolarından esinlendiği ezgilerle Çağdaşlaşma yolunda giden Türkiye’nin önüne takoz koydu."
Belki Tuzla’ya zehirli varilleri de Orhan Gencebay gömmüştür Zeki Bey!
Fakat sizin misal "çağdaşlaşma"yla "türban"a özel isim, buna karşılık "Türkiye"ye, "Avrupa"ya ve "Arap"lara cins isim muamelesi yapmanızda Orhan Gencebay’ın bir etkisi yok belli ki. Zira hiçbir zaman sevip dinlememişsiniz.
Olsa olsa mektubunuzda sözünü ettiğiniz "Gülşende yine ah-ü enin eyledi bülbül" şarkısı sebep olmuştur diyeceğim ama eser sahibine haksızlık ve saygısızlık etmek istemem.
Sizden ricam, bir de Amerika’nın bugünkü durumu hakkında bizi bilgilendirmeniz. Mesela Clinton mutluluğu Monica’da ararken Bush’un Irak’ta, İran’da araması... Kimi dinliyor kuzum bu Bush?
MIŞ-MUŞ
Kurtuluş Savaşı kahramanı, MİLLİ eğitimin ilk bakanlarından Mustafa Necati’nin evi kuru fasulyeci oluyormuş.
Buna da şükür ki MİLLİ yemek hiç olmazsa!
Aile içi şiddette birinciymişiz.
Her şeye iyi tarafından bakacaksınız; demek nazımız yakınlarımıza geçiyor!
Paylaş