İsmini ‘‘e’’ yerine ‘‘a’’ ile yazmakla incelikten pek hoşlanmadığını belli etmişsin. Ama belki de zamanında nüfus memurunun azizliğine uğramışsındır. Her neyse, konumuza gelelim.
Beni nasıl Güzin Abla'lığa teşvik ettiğinin farkında mısın? Mecburen sana yardımcı olacağım şimdi.
İçinde bulunduğun durumu çok iyi anlıyorum. Bırakıp gitsen, seviyorsun, acı çekeceksin; kalsan olmuyor, yine acı çekiyorsun. Çok tipik bir durumdur bu; iki ucu boklu değnek durumu. Herkesin başına gelir.
Adamı öldürme isteğine gelince... Çok istiyorsan öldür. Ama bunlardan çok var şekerim, öldür öldür bitmez. Bataklığı kurutmak lazım ki geçen gün okudum, üç beş yüz yıl sonra kökleri kuruyacakmış. Sık dişini.
Bu arada da yeni birini bul, hayatın tadını çıkar. Bi daa mı gelicez dünyaya?
İzin ne demek? Yazılarıma istediğinizi yapabilirsiniz.
İngilizce'ye çevrilen halini görünce kendimi New York Times'ın köşe yazarı gibi hissettim. Hálá bakıp bakıp ‘‘Ne evrenselim’’ diyorum. Siz değil, ben size teşekkür borçluyum efendim. Teşekkür ederim.
*
Güneş Bey,
İki Türk, iki Alman eş. Maşallah. Hobiniz evlenmek galiba.
İlk üçünün daha yağlı kapılar bulmak umuduyla sizi terk ettiklerini yazıyorsunuz. Katiyen inanmam. Kadın kısmı öyle şey yapmaz. Yani umut için yıkmaz yuvasını. Yağlı kapıyı bulur, garantiye alır, ondan sonra gider.
İlişkilerinizde şiddet olmaması ve annenizin verdiği telkinler neticesinde iyi bir eş olduğunuz hususu pek güzel. Ancak eşleri dörtlemenizden, annenizin en önemli tüyoları atlamış olduğu anlaşılıyor. Yukarıda değindiğim, kapıyı yağlı tutma hususu bunlardan biri.
Sonunda doğru kadını mı buldunuz, yoksa yağlandınız mı? Her neyse Ingrid'e selamlar.
*
Rumuz Nisa,
‘‘İki yıl önce evliliğin ilk günleri ve sonrası hakkında bir yazınızı okumuştum. Onu tekrar yayımlayabilir misiniz?’’
Ne oldu canım? Evlendin mi? Yoksa evliliğin mi eskidi?
Ne yapacaksın o yazıyı? Adamın gözüne mi sokacaksın? Hiç işe yaramaz. O malum gidişat hiç değişmemiştir ve değişmeyecektir.
Geçmiş olsun. Ama geçmez, söyliim.
*
Ayşe Özgür,
‘‘İYİLİK YAP GÖR GÜNÜNÜ’’ yazısına öyle çok tepki geldi ki. Herkes aynı fikirdeymiş meğer ve herkesin bir kuyruk acısı varmış.
Hislerinize tercüman olmak hoş bir duygu.
Yazının fotokopisini çekip dağıttığın arkadaşlarına söyle, gazete alsınlar. ‘‘Daha bu bir şey değil, her yazısı bir öncekinden daha güzel, kaçırmayın’’ de. ‘‘Biraz (!) megalomandır’’ diye de ilave et.
*
Ayşe T.,
Ayol ‘‘Böbreğimde taş var’’ diye şaka yapılır mı? Gerçekten var.
Tavsiyenize hemen uyacağım. Taşdaşlarıma da duyuruyorum, onlar da faydalansınlar.
Efendim, bir kilo yoğurdu bir tülbent içinde gece boyu süzülmeye bıracaksınız. Bir tasa birikmiş olan yaklaşık 1.5 bardaklık suyu sabah aç karnına içeceksiniz. Bu işleme bir süre devam edeceksiniz. Taş önce kuma dönüşüyor, sonra da defolup gidiyormuş.
Teşekkürler Ayşe Hanım.
*
Tamer Bey,
Sizin mektubunuz, sevilmek ve sayılmakla yetinmeyip başka şeylerin peşinde koşan kadınların kocalarının feryadını anlatan belki de bininci mektup.
Yoksa biz yıllar yılı erkeklere haksızlık mı ettik? Kadınların şeytan olduğuna inanacağım neredeyse.
Sevgili hemcinslerim!
Hakkınızda şikáyet var. Ona göre.
MIŞ-MUŞ
Doları olan diken üstündeymiş.
Sanki olmayan pamuk üstünde.
*
Prens Charles'ın, trafik kazasında ölen karısı Prenses Diana'dan kendisine yatak odasında bile ‘‘Sör’’ diye hitap etmesini istediği ortaya çıkmış.
Fena bir fantezi değil aslında.
*
Meclis'te banka soyulmuş.
E, etme bulma dünyası.
*
Piyangoda yılbaşı ikramiyesi 5 trilyonmuş.
Vatandaşı delirtmeye ant içtiler; parasızlıktan olmazsa paradan.