Olay neredeyse unutuldu. E, normaldir. Bu memlekette bugüne kadar bir tek selülit mevzuu uzun ilgiye mazhar olmuştur.
Fakat ben "camide düğün"etekrar bir bakmak istiyorum. İlk duyduğumda baktığım yerden değil ama. O zaman ben de çoğunuz gibi "Yok artık! Daha neler!" demiştim.
Hiç düşünmeden...
Nesine karşı geldiğimi bilmeden.
Neresinin sakıncalı olduğu üzerine kafa yormadan...
Refleks olarak.
Hani, "Laiklik elden gidiyor" düşüncesi uykuda bile terk etmiyor ya bizi...
Hani, misal komşumuzun, ölen kocasının ardından 15 senedir okuttuğu mevlidi bile bu sefer ona yorma eğilimindeyiz ya...
Hani, "şeriat bu kış olmazsa öteki kış mutlaka gelecek" ya...
Hani hepimiz paranoyak olduk ya...
E, "camide düğün" karşısında otomatik olarak infiale kapılmamız normaldi.
Oysa şimdi salim kafayla düşününce...
Fakat şunu hemen belirteyim, düğünü yapan hocanın maksadı neydi bilmiyorum. Benim yaptığım, bütün "maksatlar"ıbir yana bırakarak "camide düğün olur mu", ona bakmak.
Ve içimden şu geçiyor:
Keşke olsa!
Sahi söylüyorum, keşke olsa!
Olsa da camilerin önünden rahatça geçebilsem.
İçim burkulmadan...
Şimdi camiler sadece "Sevdiklerimizi son yolculuğuna uğurladığımız yerler" benim için.
Cami deyince aklıma avluda duran bir tabut geliyor.
Ne yapayım, erkek değilim ki, namaza gitmişliğim olsun. Hep cenazeye gittim.
Cami ölümü çağrıştırıyor kısaca.
İşte onun için diyorum ki, keşke düğünler de olsa, keşke hüznün yanında neşe de...
Meselá şöyle bir sahne canlanıyor gözümde:
Herkes tertemiz giyinmiş. Kadın, erkek, çocuk...
Avlunun bir köşesinde bir koro... Tasavvuf müziğinden eserler seslendiriyor.
Birkaç ilahi...
Herkes sessiz dinliyor.
Hoca evlilik üstüne, çağa uygun (yoksa "hak ettiğinde karınızı pataklayabilirsiniz" şeklinde değil) bir iki güzel söz söylüyor...
Genç kızlar, genç erkekler tepside limonata ikram ediyorlar...
Elbet "Herkes düğününü böyle yapmalı" demiyorum, bunu belirtmeme bile gerek yoktur herhalde...
Çırağan Oteli’ndeki düğüne alternatif de olamaz elbet. Ama şöyle bir düğünün yerine geçebilir meselá:
Kenar mahallede havasız, depodan bozma bir düğün salonu...
İçkisiz ama gençler gizlice içiyorlar...
Alışık olmadıkları için sapıtıyor ve sonunda yumrukla, bıçakla, hatta tabancayla birbirlerine giriyorlar...
Düğün bir ölü iki yaralıyla bitiyor...
Veya davetliler pastadan zehirleniyorlar...
Hiçbiri olmazsa kız tarafıyla erkek tarafı yer kavgası yapıyorlar...
"Mekan değişikliğinin ne faydası olacak?" demeyin. Camilerin, herkesi, saygılı, sevgili, edepli, hoşgörülü olmaya iten bir havası var hiç olmazsa.
*
Aslında laiklerden ziyade aşırı dindarların karşı çıkması lázım "camide düğün"e.
Öyle ya...
İbadet yeri olmaktan çıkacak cami.
Kadınlar girip çıkacak...
Belki kahkaha sesleri yükselecek...
Çocuk cıvıltıları...
Ne fena!
Ama laik kesim için nesi fena?
Ne olur?
Bütün dindarlar düğünlerini camide yapmaya mı başlarlar?
Yapsınlar!
24 saat vızır vızır işlesin camiler, ne çıkar?
Camide yapmadıkları düğünlerin bazılarının, laik kesim için "korku filmi gibi" olmadığını kim söyleyebilir?
Camiler laiklerin kalesi miydi, anlamadım ben bu teláşı.
Ha, şu "adım adım..." meselesi.
Yok, adımlardan biri olamaz bu. Bir adam kalkmış, bir iş yapmış... Hükümet kararı mı bu?
Ha, hükümet, bakanlar kurulu toplantısını öğle namazını müteakip camide yapmaya kalkar da anlarım.
Hem kimse boşuna teláşlanmasın. İstesek de yaygınlaşmaz bu iş. Hiçbir gelin kalkıp oynayamayacağı yerde düğün istemez. Başı açık, kapalı, hiçbir gelin..
MIŞ MUŞ
İsrailli bilim adamları bitkilerden kırışıklık ilacı geliştirmişler.Aman ben korkarım, patlar falan onlarınki!