Birer albüm de siz yapın!

BAKALIM bizim "Ünlüler Sirki"ndeki yarışmacılar da bundan sonraki hayatlarını jonglör, trapezci, ip cambazı olarak sürdürmek isteyecekler mi?

Gerçi zor.

Yok, yapılan işin zorluğu değil dediğim. Ucu magazin programlarına varmayan, her daim gazetelerin baş köşesinde yer almaya vesile olmayacak; albümü, ekstrası olmayan işi kim ne yapsın, onu demek istiyorum.

Halbuki ünlülerin şarkı söylediği yarışmaya bakın, neredeyse hepsi bundan böyle ününü şarkıcı olarak sürdürmek niyetinde.

Şarkıcılık kolay olduğundan değil. Nitekim görüyoruz nasıl beceremediklerini.

Fakat biz görüyoruz, onlar değil. Onlar hatta, bugüne kadar Türkiye’yi seslerinden mahrum bıraktıkları için üzgünler.

Olabilir.

Yani insan başarısız olduğunu fark etmeyebilir. Hatta daha kesin bir dille söyleyebilirim, "Kimse başarısız olduğunu fark etmez".

Buna "Allah’ın lütfu" mu demek lazım artık...

Yarı yoldan dönmenin mümkün olmadığı meslekler var çünkü. Bu durumda en iyisi, beceremediğinin farkına varmadan yuvarlanıp gitmek. Ki bizim topraklar buna pek müsaittir bildiğiniz üzere.

Zaten bunun içindir ki atalarımız, "Kişi, kendini bilmek gibi irfan olmaz" demişlerdir. Durduk yerde neden böyle bir laf etsinler? Demek ihtiyaç hasıl oldu.

"Peki bir faydası oldu mu?" derseniz... Belki de "irfan"dan hoşlanmıyoruz!

* * *

Fakat beni esas şaşırtan şey bu değil, "gaz" olayı.

Yarışma onyüzmilyon hafta sürse, son hafta yine şarkıyı sesi kaymadan söyleyemeyecek birine, "Seni Türkiye’nin en iyi şarkıcısı yapacağım" demek mesela.

Hem bunu, kendi ifadesiyle "Türk Pop Müziği’nin yaratıcısı" söylüyor.

Sen kalk, bir gazeteciye kendisinden daha fazla söz hakkı veriliyor diye bardak kır, konuşunca da söyleye söyleye bunu söyle!

Erol Büyükburç duayendir hakikaten. Onun için şaşıyorum ya zaten yaptığına.

Bizim jürinin işi bilen tek üyesi, Avrasya Sirki’nin kurucusu Servet Yalçın’ın, Tuğba Özay’a, "Seni dünyanın en iyi ip cambazı yapacağım" demesi gibi bir şey ki Tuğba’yı ipin üstünde görmüşsünüzdür bu hafta. Daha doğrusu bir tek ipin üstünde görememişsinizdir.

Ayrıca, Yalçın öyle bir laf etse, bizler hepimiz 10 versek ne olacak? Tuğba’nın cambazlığa soyunacak hali yok.

Fakat şarkıcılık öyle mi? Herkes hevesli. Ama çok az kişi yetenekli.

Sonra Erol Büyükburç da birçok sanatçı gibi, eline mikrofonu alanın şarkıcı kesilmesinden şikáyetçi değil miydi bugüne kadar?

E, bu ne demek oluyor o zaman?

Belki şamatanın bir parçası. Öyle ya, bu yarışmalar gülmek, eğlenmek için daha ziyade. Fakat kızlar ciddiye alıyorlar, onu ne yapacağız.

Bize göre hava hoş da sonunuz hüsran kızlar, benden söylemesi. "Ama SMSler..." diyeceksiniz. Doğru, Türkiye’de albüm alıcısı biz değiliz, o SMS’leri atanlar. Siz de haklısınız yani.

Ne diyeyim... Müzikle bir yastıkta kocamak şart değil, birer albüm de siz yapın anasını satayım!

MIŞ-MUŞ

Yaprak Dökümü’nün Ferhunde’si, "Karşımda seçici ve zeki izleyici isterim" demiş.Oooldu.

İzmir’de bir kadın, "Eşim eski sevgililerini unutamadı" diye boşanmış."Unutulmaz olmayı seçmiş" de diyebiliriz.
Yazarın Tüm Yazıları