Türban mıdır, başörtüsü müdür... İşte o malum mesele akıllara ipotek koydu adeta. Başka bir şey düşünemiyoruz.
Ben mesela... Kendi hesabıma noktayı koymak istiyorum fakat bırakmıyorlar!
"Hangi yana baksam durur karşımda" vaziyeti var.
İşin ilginç yanı, yorumları okumakla yetinilmiyor. Adeta cevap hakkı doğmuş gibi, "Ona öyle demezler" diye araya girmek istiyor insan.
Bakalım nereye kadar gidecek.
* * *
Mesela, başı kapalı kadınların ortak dertlerinden birine takıldım en son.
Hemen hepsi "başı kapalı kadın" olarak görülmekten şikáyetçi. Yani sadece bununla anılmaktan.
"İlahi!" diyesi geliyor insanın.
Sanki başka kadınlar daha derin tanımlamalarla anılıyorlarmış gibi!
Başı açık ya da kapalı, bütün kadınların derdi bu.
Belki erkeklerin de.
"Başı kapalı."
"Sarışın."
"Kel."
"Şişko" vs.
İlk bakışta, görünüşte ne dikkati çekiyorsa o!
Yani başörtüsüne vurgu yapılmasının altında dini inanca dikkat çekmek veya aşağılamak ya da "ötekileştirmek" gibi amaçların yattığına inanmıyorum pek. Varsa da amacı bu olanlar, sayıları azdır.
Sadece en belirgin özellikleriyle tarif ediliyorlardır kısacası. Hepimize yapıldığı gibi. Ama başı kapalı kadınlar, aslında için için kendi kendilerini ötekileştirmiş olabilirler bakın. Bu sebeple "işkilli" denecek kadar hassasiyet gösteriyor olabilirler.
Fakat keşke aksi olsa.
Yani birine "başı kapalı kadın" derken onun inancının, dünya görüşünün, siyasi kimliğinin altı çiziliyor olsa keşke. Kadının derinliğine inilmiş olur, fena mı?
"Kel"den de, "şişko"dan da, "sarışın"dan da iyidir.
* * *
Başı kapalı hemcinslerim kusura bakmasınlar ama son günlerde biraz da "hazır hatırım sorulmuşken" psikolojisi içerisinde konuşuyorlar galiba.
Hepimizin ádetidir. Rahmi Koç’a sorsanız şimdi, "Para sıkıntın var mı?" diye, yok demez, 65 yıl önce bir kere babasının onu okula nasıl harçlıksız yolladığını anlatır.
Ha, başı kapalı olduğu için üniversiteye gidememesi bir kızın, az zulüm müdür, insanın bütün hayatının akışını etkileyen bir durumdur üstelik.
Bunda hemfikiriz.
Ama anlattıkları bu değil ki. Onlara bakarsanız neredeyse sokakta yürüyememişler, sinemaya gidememişler.
Galiba biraz da röportajı yapanların "gayret"i var işin içinde. "Biraz daha acı lütfen!"
Diyeceğim, bir abartmadır gidiyor.
İki taraflı.
Bir taraf türbanın üniversitelerde serbest olmasıyla dünyanın sonunun geldiğini, öteki taraf yıllardır dünyanın sonunu yaşadığını anlatıp duruyor.
MIŞ-MUŞ
Mars, hayat için fazla tuzlu çıkmış.Mars’ı kaldırıp yerine Türkiye’yi koyun, tuzlu sözcüğünü de tırnak içerisine alın.
Newsweek, dev Türk bayrağını kapak yapmış.Bizim ne büyük millet olduğumuzu sonunda anladılar demek!