Kendimi dünyaya kapatıyorum... Sonra bir bakıyorum ki...
Mesela Barış Akarsu adında bir genç adam Türkiye’nin ikinci Barış Manço’su olmuş, benim haberim yok.
Yaptığı müziğin, rol aldığı dizinin illaki beni yakalamış olması şart değil. Bilmem, tanımam lazımdı. Eline kalem alıp ortaya çıkmış biriyim madem...
Kimse bilmese ben bilmeliydim.
Oysa tersine bir ben kalmışım.
On gündür yerin dibindeyim. Bir girdim, bir daha çıkamıyorum. Gazeteler, televizyon izin vermiyor.
Hangisini açsam Barış Akarsu’nun ne mükemmel, ne büyük, ne başarılı, ne iyi, ne eşi benzeri bulunmayan biri olduğunu öğreniyorum.
Ve ben bu insanı kaçırdım, düşünebiliyor musunuz?
Kıyısından da olsa, bir medya mensubu olarak üstelik.
Kendimi asla affetmeyeceğim!
"E, basın da Barış’a sağlığında hak ettiği değeri vermedi, onun için tanımıyor olabilirsin" falan deyip teselli etmeye kalkmayın beni!
Tanıyan nasıl tanıdı o zaman?
Hastanenin bahçesindeki, internetin başındaki binlerce insan?
Onların evine özel tanıtım broşürü mü gitmişti?
* * *
Türkiye ikiye ayrıldı.
Zamanında, Barış’ın müziği ve insanlığıyla tanışmış olanlar ve bundan habersiz olan ben!
Buna ikiye ayrılmak denmez tabii, saçmalıyorum.
Doğrusu, benim bir nevi "ayrık otu" oluşum.
Ben Tarkan’da takılıp kalmışım arkadaşlar...
Meğer Türkiye’nin başka ilahı varmış artık. Hatta neredeyse Atatürk kıvamına gelmiş Barış Akarsu.
Ölüm acı.
Genç ölümler daha acı.
Pisi pisine, kazaya kurban gitmek daha da acı.
Kim olursa olsun giden... Adı sanı bilinsin, bilinmesin.
Ben de ağladım elbet Barış’ın ölümüne. Çok üzüldüm.
Fakat ne kadar üzülürsem üzüleyim, hep bir suçluluk duygusu içindeyim.
Sanki geri kalıyorum herkesten.
28 yaşında, hayatının baharında bir adamın ölümüne üzülüyorum çünkü. Hani bu ülkede sık sık yaşadığımız ölümlere üzüldüğüm gibi. Onlar kadar.
Oysa açıyorum gazeteleri... Daha fazla üzülmem gerektiğini görüyorum. Herkes öyle yapıyor çünkü.
Onun için sizden rica ediyorum, beni sık sık bilgilendirin!
Kaybının Türkiye’yi derinden sarsacağı kişiler konusunda...
Zamanında farkına varayım, kıymetlerini bileyim.
"Her ölüm büyük kayıptır" demeyin!
Tamam ölenin yakınları için öyledir de, ben "Türkiye için büyük kayıp" olacaklardan söz ediyorum. Ölümü neredeyse "ulusal yas ilanı" gerektirecek olanlardan.
Ben bir salak yazarınızım zira.
Sahiden, ayırt edemiyorum, anlayamıyorum, fark edemiyorum. Sonra böyle eksik kalıyorum. Kimi kaybettiğimizden habersiz... Sadece genç bir ölüme yanıyorum. O da az geliyor işte!