GÜZEL kızdı. Hani "selvi boylu", "kuğu boyunlu", "ceylan gözlü", "keman kaşlı" denen cinsten.
Oyunculuğu da iyiydi. Kendisini pat diye bu işin içinde bulmasına rağmen bayağı oynuyordu.
Kalıcı olabilirdi sinemada. Ama hiç asılmadı işine. Belki de Türk sinemasının geçiş dönemine denk geldiği için.Sinemanın, Sultan’lar, Altın Çocuk’lar yarattığı dönem geride kalmıştı; iddialı genç yönetmenlerin festivallik filmleriyse henüz ortada yoktu. Devir şarkıcı-türkücü devriydi. Onların dışındaki oyuncular gölgedeydi, hikáyeler öylesineydi, falan filan.
Zaten o da o filmlerden birindeki partnerine, kızların konserlerinde kendini paraladığı bir şarkıcıya áşık oldu.
* * *
Evet, Necla Nazır’dan bahsediyorum.
O zamanlar onların yakınında bulunanlar anlatırlar, Ferdi Tayfur’la aşklarının "filmlerdeki gibi" olduğunu söylerlerdi.
Uzatmayayım, Necla Nazır "evinin kadını" olmayı seçti. Bir daha da kendisinden haber alamadık.
Pardon, aldık.
"Baş"ı haber oldu birçok defa.
Bir örttüğünü duyduk başını, bir açtığını, sonra yine örttüğünü... Bir ara peruk da taktı galiba. Son durumu bilen yok.
Bildiğimiz, 30 yıl sonra, geçtiğimiz günlerde Ferdi Tayfur’la ayrılmış oldukları.
Ayrılıkla ilgili tarafların söylediklerini, dedikoduları okuyorsunuzdur, burada onlardan söz edecek değilim, zaten pek de ilgimi çekmiyor.
Ama bana sorarsanız, böyle 30 yıl süren beraberliklerde ayrılığın sebebi falan yoktur. Şöyle söyleyeyim: "Ecel gelmiş cihane, baş ağrısı bahane."
Fakat kimse çıkıp da "Beraberliğimizin miadı doldu" demez tabii. Onun yerine herkesin bir hikáyesi vardır. Mesela, "Kuru fasulyeyi etli yap dedim, pastırmalı yapmış; sinirlendim, aldım ceketimi çıktım" gibi.
* * *
Olayın beni esas ilgilendiren yönü, Necla Nazır ve onun gibi, kendinden, işinden gücünden vazgeçip "bir erkeğin kadını" olmayı seçenler, 30 yıl sonra, 50 yaşını geçmişken tek başlarına kalınca ne yaparlar?
Ne yapacak şimdi Necla Nazır?
Nereden, nasıl başlayacak?
Elbet 30 yılını paylaştığı adam onu aç, açıkta bırakacak değildir ama bir adamın vicdanına kalmıştır bundan sonra nasıl bir hayat süreceği.
Üstelik belki de artık nefret ettiği, en azından sevmediği, bir arada olmaya dayanamadığı bir adamın... Ne acı!
Aşk iyi hoş da... Kadını hayattan silecekse eğer hiç olmasın daha iyi.
MIŞ-MUŞ
Yeni YÖK Başkanı türbana hoşgörülüymüş.Vallahi büyük sürpriz oldu bize!
Erdoğan, türbanlı olduğu için kürsüye çıkarılmayan kızdan sonra öğretmeninden dayak yiyen genci de telefonla aramış.Kendisine bir 900’lü hat mı tahsis etsek ne yapsak...
En iyi áşık İtalyan erkeğiymiş, Türk erkeği ise devamlı terliymiş.Bizimkiler "sıcak"kanlılığı fazla abarttılar belki de!