Geçtiğimiz günlerden birinde bu köşede okumuş olduğunuz, Bedri Baykam'ı konu alan ‘‘Harika Adam’’ başlıklı yazım değerli sanatçımızı üzmüş. Üzüntüsünü aşağıda okuyacağınız mektupla bildirdi.
* * *
‘‘Sn. Pakize Suda,
Hakkımda yazdığınız alaylar ve iğnelerle yüklü ‘‘Harika Adam’’ yazısını, Türk basını adına üzülerek okudum.
Geçenlerde size ait o sütunu nasıl zar zor elde ettiğinizi anlatan bir yazı yazmıştınız. Köşenizi herhalde insanları haksız yere aşağılamak için kullanmak istemezsiniz. Bu yanıtımın, basının temel ilkelerinden olan yanıt hakkına saygı gösterilerek, Hürriyet'te yayınlanmasını temenni ediyorum.
Resimden anlamadığınızı söylüyorsunuz. Olabilir, keşke bir yazar olarak biraz sanatla ilgilenseydiniz. Resimden anlamamak, günümüzde bir gazeteci için çok övünülecek bir sıfat değil. Peki, resimden anlamıyorsunuz da, kitaplardan da mı anlamıyorsunuz? Sütununuzu bana ayırmak istiyorsanız, yazdığım 14 kitaptan bir veya birkaç tanesini okuyup, daha içerikli bir denemeye somut veriler üstünden girişebilirdiniz. Ama tabii bir kitap okumak demek, bu işe zaman, emek ve beyin gücü harcamak demek. Bunun yerine ortalıkta dolaşan kaynağı belirsiz dedikodulardan birkaç tane seçip, bunlardan acele bir sirkeli, acı çoban salatası yapmak çok daha kolay.
Benim uluslararası yetkinliğe sahip yabancı eleştirmenler tarafından hangi ünlü sanatçılarla kıyaslanıp, hangi önemli kitap veya galerilere girmemden tabii ki özel bir heyecan duymanızı beklemiyorum. Hatta, isterseniz buna üzülebilirsiniz bile, bunlar sizin iç sorunlarınız. Ama emin olun, batılı büyük isimlere karşı bir eziklik ve aşağılık kompleksi ile kıvranma devrini biz çağdaş Türk sanatçıları olarak çoktan geride bıraktık.
‘‘Maymunların Resim Yapma Hakkı’’ kitabımı bir yaz tatilinizde okuma fırsatı bulursanız, ne demek istediğimi anlarsınız!
Yurtdışında aldığım başarılar çocuk yaşımdan itibaren yalnız ebeveynlerime değil, milyonlarca Türk insanına gurur ve itibar taşıdı. Dilediğiniz an size biraz 60'lı yıllardan bilgi, belge, kupür ve arşiv göstereyim.
Çeşitli kadınlarla ilgili zevkle kullandığınız dedikodulara gelince, olaylar tam bir medya iflası. Çekinmeden kullandığınız iftira düzeyindeki kanıtsız dedikodular, hem tarafımdan tekzip edildi, hem de zaten adı geçen manken böyle bir iddiası olmadığını Flash TV'de, canlı yayında da kabul edip benden özür diledi.
Harika Avcı ile ilgili sözlere gelince, yine tamamen A'dan Z'ye bir medya deformasyon başarısı. Gazetenizin magazin bölümü şefine faks ile yolladığım düzeltiyi kendisine sorarsanız içeriğini size anlatır. Bütün bu olay, Ahmet Tulgar'ın benimle yaptığı bir röportajdan Milliyet'in birinci sayfasına intikal eden tamamen yanlış bir başlıktan çıkmıştır. Bende o yazıda iddia edildiği gibi, ‘‘Harika Avcı takıntısı’’ hiçbir zaman olmamıştır. Bu olayın diğer iğrenç iftira ile harmanlanıp sunulması, ne yazık ki şanssız bir kötü niyet.
Herhalde kadınların aklı ve Bedri Baykam hakkında söyledikleriniz, üyesi olduğum onca kadın ağırlıklı dernek üyelerince çok gülünerek karşılanmıştır. Bedri Baykam'ın kadınların zerafet ve zekásı konusunda dünyada hiç kimseden alacağı bir ders yoktur.
‘‘Harem’’ime gelince... Yanılmışsınız. 1987 tarihli kolajımda arkamda yer alan ve size göre ancak bir erkeğin hayalini süsleyebilecek kızlar ‘‘hayali harem’’im değil, gerçek kız arkadaşlarım ve modellerimdir. Merak etmeyin, bu yaşa gelene kadar Bedri Baykam'ın dünyanın dört bir yanından hem kendisi, hem de beyni güzel sayısız kız arkadaşı olmuştur.
Sonuç olarak, bundan sonra benim hakkımda bir yazı döşenmek istediğinizde, dedikodu basınının havada uçuşan sahipsiz ve belgesiz çelişkili asparagas dedikodularına değil, bana danışabileceğinizi size bildiririm.
Yazdığım 14 kitap ve açtığım 100 uluslararası sergiyi size sentez bilgi olarak da ulaştırabileceğimden hiç şüpheniz olmasın!
Saygılarımla,
Bedri BAYKAM’’
* * *
Sayın Bedri Baykam,
Yanıldığınız birkaç husus var, onlara açıklık getirmek zorundayım.
Birincisi, önemli kitap ve galerilere dahil edilmenizden, kanınızın aksine, hakikaten heyecan duyuyorum. Aynı alanda faaliyet gösteren iki rakip olsak belki bir kıskançlık ya da üzüntüden söz edilebilir ama değiliz.
İkincisi, kitap okumadığımı nereden çıkartıyorsunuz? İfadenizden sizin kitaplarınızı okumayanı kitap okumuş saymadığınızı anladım ki 14 kitabınızı olmasa da birkaç kitabınızı okumuş bulunuyorum. Bendeniz hem yazar, hem düşünür, hem ressam, hem galerici, hem yayıncı, hem seyyah olmadığım için kitap okumaya zaman bulabiliyorum. İnşallah siz de bulabiliyorsunuzdur.
Sizin ifadenizle, bu sütunu nasıl zar zor elde ettiğimi anlatan yazıma gelince... O yazıyı bir kere daha okursanız, bu köşeyi zar zor elde ettiğimden değil, köşe yazmanın zorluklarından söz ettiğimi göreceksiniz.
‘‘Harem’’inize gelelim. Bu ismi ben takmadım. Siz takmışsınız. 1987 yılında yapmış olduğunuz kolaj çalışmanızın ismi ‘‘Bir Haremim Olsun İsterdim’’.
Sizin hakkınızda bir belgesel hazırlamaya kalkarsam elbet size danışırım ama benim yaptığım, basında son günlerde hakkınızda çıkan dedikoduları ve biraz da kendinizi devamlı olarak övme huyunuzu, tarzım icabı tiye almaktı. O yazıda hakaret içeren bir kelime bile bulamazsınız.
Son olarak, sanatınızı (resimden anlamam şart değil), mücadeleci ruhunuzu, başarılarınızı takdir ediyorum. Ve sizin gibi birinin adının, asılsız bile çıksa birtakım çirkin söylentilerin içinde yer almasını hiç istemiyorum.
Lütfen bundan sonra yarım saatliğine konyak içmeye davet ettiğiniz insanları bile iyi seçiniz. Yoksa ben iğnelemesem başkaları iğneler. Hayat böyle maalesef.
Saygılarımla ve sevgilerimle
P.SUDA
MIŞ-MUŞ
Emrah, manken sevgilisi Asuman Krause için, ‘‘Beynini sevdim’’ demiş.
Kızın tesadüfen bacaklarıyla göğüsleri de güzel çıktıysa Emrah ne yapsın?