Başıma vurduğu için çalışmak istemediğimden midir artık...
Yoksa "bahar yorgunluğu" denen şey midir...
Gerçi henüz yüzünü tam olarak görmüş değiliz.
Fakat şartlanmışız demek.
"Mart ayı bahar ayıdır."
Kar yağsa vız geliyor. Ve işte kendisi olmasa yorgunluğu geliyor.
Aslında insanoğlu çok gariban.
Gelen vuruyor giden vuruyor.
Şöyle söyleyeyim, vücudumuzun bir doğa hadisesinden etkilenmediği gün yok.
Hiç olmazsa ayda bir, dolunayda geçici olarak deliriyoruz.
Bahar geliyor yoruluyoruz,
Kış geliyor bunalıma giriyoruz
"Ay büyürken uyuyamıyoruz" falan.
Bir tek gün kendimiz değiliz.
Bugün boşaltım organlarınız fazladan bir çalışma içerisinde diyelim... Bilin ki bunun katiyen sizinle bir ilgisi yoktur. Mutlaka güneş bilmem nereden çıkıp bilmem nereye girmiştir falan...
* * *
Aslında iyi bir şey.
Daima bir mazeretiniz oluyor.
Delirmek, esmek gürlemek, tembellik etmek, saldırmak, uyumak, ağlayıp sızlamak, nazlanmak, bunalıma girmek vs. için.
Gerçi karşınızdaki "Sana dolunay da bize değil mi?" diyebilir mesela.
Fakat bu işlerle uğraşanlar bunun da cevabını peşin peşin vermiş bulunuyorlar.
"Doğadaki hadiselerin her insan üzerindeki etkisi farklıdır!"
Fakat bir tek baharda hepimiz yekvücut oluyoruz adeta!
Ben daha bahar gelince plazalara koşmak isteyen birine rastlamadım bugüne kadar. Herkes kırlara koşmak istiyor.
Ama nerdeee... Sizi bilmem, benim okulla gidilen pikniklerden beri koşmuşluğum yok.
"Haşlanmış yumurta"lı ve "kuru köfte"li piknikler...
Baharın hakkı verilirdi hakikaten.
Tamam, şu küresel ısınma denen şey yüzünden mevsimler arasındaki farkın kalkacağı günlere doğru yol almaya başladık falan da... Biraz da biz aynılaştırmadık mı zaman içerisinde?
Seraları icat ettik mesela.
Domatesin bir mevsimi olduğunu kim hatırlıyor?
Turşu kuran, salça yapan kaç kişi kaldı kış yaklaşırken?
Erişte kesen, tarhana seren?
Kaldırılan, kurulan sobalar mı var?
Yazdan yaza gitmek mi kaldı memlekete? 9 YTL’ye götürüyor artık uçaklar.
Bütün mevsimlere aynı muameleyi yapa yapa... Birbirinin aynısı oldular sonunda.
Ama işte genlerimize işlemiş birtakım şeyler var galiba. Şükür ki.
Şu "bahar yorgunluğu" mesela...
Otomatikman çöküyor insanın üstüne.
MIŞ-MUŞ
300 bin binaya af geliyormuş.
Büyüklerimizi "affetmenin büyüklüğü"nden hiçbir zaman mahrum etmeyiniz; derhal 300 bin bina daha hazır ediniz!
Bild Gazetesi 100 çifti Antalya’da "aşk tatili"ne göndererek Alman nüfusunun artışına katkıda bulunmayı hedefliyormuş.
Aslında Doğu’daki illerimizden birine göndermek, etkili sonuç için daha uygun olabilir.