MİLLİ Eğitim Bakanı Erkan Mumcu'yla Turizm Bakanı olduğu günlerde tanışmıştık. Röportaj vesilesiyle...
Neden onu seçmiştim röportaj için diye düşünüyorum... Sivri dilinden desem, o zamanlar o meşhur çıkışlarına başlamamıştı. Büyük ihtimalle kabinenin en genç bakanı olduğu için seçmiştim.
‘‘Her röportaj yaptığımı sevme’’ değişmezimin yanı sıra bende çok heyecanlı, çok çalışkan, çok idealist biri intibaını bırakmıştı.
Sonra AKP'ye geçişine biraz içerledim doğrusu. Partiye ve hükümete tarafımdan yapılan haklı ya da haksız bütün göndermelerden de payını aldı elbet.
Şu sıralar icraatı bir hayli eleştiriliyor Mumcu'nun. Ama konu beni aştığından tek kelime dahi yorum yapacak değilim.
E, nedir o halde bu Erkan Mumcu mevzuu?
Geçtiğimiz cumartesi günü bizim gazetenin manşetinde yer alan haberi hatırlıyor musunuz?
Şimdi yeniden gündeme getirmekle eleştirmeye hazırlandığım bir yanlışı ben de yapmış olacağım maalesef, ama olan olmuş bir kere bari yanlışa dikkat çekme görevimi yerine getireyim.
Şu kopya mevzuu...
Öğretmene bir diyeceğim yok. Ayrımcılık yapmaması iyi bir şey.
Ama bizim gazete ayrımcılık yapmış maalesef. Kızıp darılmaca yok.
Çocuklar hakkında haber yaparken gösterdiği duyarlılığı Mumcu'nun oğluna göstermemiş.
Hangimiz kopya çekmedik?
Hálá anılarımızı anlatıp dururuz birbirimizi.
Ama o yaşlardayken bunu bir gazetenin manşetinde görmek ister miydik?
Çocuk ruhumuz bunu kaldırabilir miydi?
Bizim toplumda çok yaygın olan bir durum var. Zengine, güçlüye neredeyse tapınmanın yanı sıra içten içe onlara karşı pek de insani duygular beslemiyoruz.
Mendilci çocuğa kıyamıyoruz da bakanın çocuğuna kıyıyoruz mesela.
Erkan Mumcu politikacı. Bir sürü şey yaşadı, daha da ne badireler atlatacaktır. Ama oğlu... O çocuk daha.
Ayıp ettik gibime geliyor.
***
Laf Erkan Mumcu'dan açılmışken...
Mumcu'yla eşi beni izlemeye geldiler. Magazinci arkadaşlarım bunu size duyurmuş olmasalardı bahsedecek değildim ama madem yazıldı o halde Mumcu'yla ilgili lakin Mumcu'dan bağımsız gelişen bir olayı da nakledeyim bari.
Ádettir, sahnedeki sanatçı zaman zaman dinleyicilerin ağzına mikrofon uzatıp şarkının bir bölümünü onlara söyletir. Hele seyirci ünlü biriyse...
Ben de Erkan Mumcu'ya yaptım aynı şeyi. Beraber şarkı söyledik, muhabir arkadaşlarım da pek sevdikleri bu sahneyi görüntülediler.
Ertesi gün haberi hazırlayan arkadaşlardan telefon geldi, resimaltı yazacaklarmış, birlikte hangi şarkıyı söylediğimizi sordular.
A, katiyen hatırlamıyorum. Bütün repertuvarı aklımdan geçiriyorum, nafile. Ne önemi var, ‘‘Beraber şarkı söylediler’’ deyin geçin. Yok, illa hangi şarkı.
Atacağım artık, başka çarem yok. Fakat gazeteci kısmını çok iyi tanıdığımdan sözleri manidar olmayan bir şarkı arıyorum. Hani öyle ‘‘mey’’li, ‘‘kadeh’’li falan olmasın diyorum. Durduk yerde bakanın başını ağrıtmayayım.
‘‘Hah’’ dedim, ‘‘Gemilerde talim var/Bahriyeli yarim var.’’
Bunu dedim ve anında şarkının gerisi geldi aklıma:
‘‘Hani benim Receb'im, Receb'im?’’
İyi mi? Sen kalk kırk şarkının içinden seçe seçe bunu seç. Kaş yapayım derken göz çıkarmak olursa bu kadar olur.
Neyse ki arkadaşlarım bunu kullanmadılar, isteselerdi suyunu çıkarırlardı.
Aslında bu yazının başlığı ‘‘Gazetem ve Bir Doğru Bir Yanlış’’ olmalıydı.
***
Art niyetlilere not: Bu yazı, cumartesi günkü manşeti gördüğüm anda kafamda oluşmuştur. İşin şarkı türkü kısmı sonradan yaşanmış ve yazıya dahil edilmiştir. Yani Mumcu beni dinlemeye gelmeseydi de bu yazı yazılacaktı, ancak ‘‘Ayıp ettik gibime geliyor’’ cümlesiyle bitecekti.
MIŞ-MUŞ
Hükümet para bulamadığı gerekçesiyle bu yıl nema ödeyemeyecekmiş.
Keşke ‘‘nema problema’’ diyebilsek.
*
Abdullah Gül'ün eşi Hayrünisa Gül, ‘‘First lady değil, halktan biriyim’’ demiş.
Davos'a da halktan biri olduğu için gitti zaten.
*
ABD Dışişleri Bakanı, ‘‘Biz size sürekli yardım ediyoruz, şimdi de sıra sizde’’ demiş.
Anlayacağınız yediğimiz hurmaların tırmalama zamanı geldi.