Aşurelik buğday

"YUFKA bulunur."

"Aşurelik buğday geldi."

Böyle vitrin ilanları vardır.

Elle yazılan...

Harflerin arası önce açık, sonlara doğru káğıda sığmayacağı anlaşılınca sıkışık...

Asla bir hizada olmayan...

Bazıları komiktir de.

"Sıcak salep" mesela.

Sanki soğuğu olurmuş gibi.

Bir de Türkçe’nin yazıldığı gibi okunuyor olmasını yanlış anlayanlar var.

"Boğça çay" yazarlar.

Ya da "Böğrek".

Fakat kızamaz insan...

Şahsen hayranıyım bu ilanların.

İçim ısınıyor.

Gerçi azaldılar artık. Yolumuzun pek düşmediği yerlerde sürdürüyorlar varlıklarını. Bir gün bir fotoğraf makinesiyle keşfe çıkayım diyorum. İyice yok olmadan... Hem kimbilir kıyıda köşede ne ilginç olanları vardır.

Bir de "Yufka bulunur" yazan dükkánlardan birine girip sorayım diyorum. Neden bunu belirtmek ihtiyacı hissettiklerini.

Hani eczanenin camına yazsalar anlayacağım...

Hakikaten haber verilecek bir durumdur.

Fakat zaten yufkanın bulunmasının doğal olduğu bir yerde... Hatta neredeyse sadece yufka satılan bir dükkánda...

Kırtasiyeci neden "Telli dosya bulunur" diye yazmaz camına?

Yufkanın bu önemi nereden geliyor?

Hakikaten çok merak ediyorum.

* * *

Aşurelik buğdayı ise anlıyorum biraz.

Aşurelik buğday hiçbir dükkánın "daimi temsilcisi" değil.

Ara sıra geliyor.

Belki de sırf aşure ayında.

Bir nevi takvim hizmeti de görüyor dükkánlar bu durumda.

"Aşure ayındayız haberiniz olsun! Buğday da geldi zaten."

Ya da eskiden aşurelik buğday satmıyordu müessese, umumi arzu üzerine getirdi.

Haliyle duyuruyor...

"Aşurelik buğday geldi."

Hadi bakalım, sora sora bir hal olmuştunuz!

Fakat bir süre sonra bunun da tıpkı yufka gibi "bulunma" aşamasına gelmesi gerekmez mi?

Aradan altı ay geçtikten sonra artık "Aşurelik buğday bulunur" demek daha doğru olmaz mı?

Belki de az bulunur bir şeydir bu aşurelik buğday.

Gerçi gözümüzü açar açmaz Anadolu’nun buğday ambarı olduğunu öğrenmişizdir fakat "Aşurelik buğday ambarı" diye bir şey duymamışızdır.

İşte bazı müesseseler hizmette sınır tanımayıp nereden bulup buluşturuyorlarsa artık...

Şimdi diyeceksiniz ki, "Kimin cumhurbaşkanı olacağına kafa yoracağına..."

Bakın, bu aşure mevzuu sandığınız kadar önemsiz olsaydı, yedi yılda bir idrak edilirdi "aşure ayı"!

MIŞ-MUŞ

Demet Akalın, "Çocuk yapmak istersem memleketim Gölcük’ten birini bulurum" demiş.Memleketten bulgur, mercimek getirteni duymuştuk da...

En sevilmeyen iki icat, silah ve cep telefonuymuş.Yeni doğmuş bebeğe sormuşlar herhalde.

Belçika’da 4 çiftten 3’ü boşanıyormuş.Bizde 4 çiftten 3’ü televizyon kanallarına koşup birbirlerini Türkiye’ye şikáyet ediyorlar.
Yazarın Tüm Yazıları