Bir erkeğin gerçekten sevdiğini nasıl anlarsınız diye sormuş bir kadın okurum.
"Erkekler gerçekten sevmez" deyip kestirip atmak var ama sorunun sahibi büyük ihtimalle genç biridir. (Ama çok da başında değildir yolun tahminimce. Birkaç sevgili devirmiştir. Çok başındakiler bu sorunun cevabını bildiklerini zannederler çünkü, başkasına sormazlar. Yaşlılarsa zaten bilirler. Biraz yol almışlar nedense birden bu konunun cahili hissederler kendilerini.)
Diyeceğim, daha önünde yıllar olan genç birinin hayallerini yıkmak olmaz şimdi.
Nasıl geçer sonra o yıllar?
Yılmaz Erdoğan’ın kulakları çınlasın, hiç olmazsa "Ben senin beni sevme ihtimalini sevdim" bile diyemeden?
Evet, bir ihtimal var tabii.
Aslında sadece erkeklere yüklenmek yanlış. Erkek gerçekten sevmez de kadın sever mi?
Yok aslında birbirimizden farkımız.
Hepimiz hormonlarımızın yalancısıyız.
Şu anda mesela... Önce sevdiğini zannedip sonra sevmediğini anlayan kaç çift ayrılmakta kim bilir.
*
Fakat dediğim gibi, kadının da erkeğin de gerçekten sevme ihtimali var tabii.
Birçok örneğine rastlıyoruz nitekim gazetelerde.
Bakıyoruz, eli ayağı düzgün bir kadın, belden aşağısı felçli bir erkekle evleniyor. Aşık olmuş.
Ya da adam karısına böbreğini vermiş, el ele gülümsüyorlar objektife.
Veya evlendikten üç ay sonra yatağa mahkûm olan eşine hayatını adayan bir kadın...
Geçmişte aşkı için tahtını terk etmiş olan krallar da gördük.
Falan filan.
"Gerçekten sevmek" deyince bunlar geliyor benim aklıma.
"E, şimdi adamın sevgisini ölçmek için böbreğini mi isteyeceğiz?" diyeceksiniz.
Bu, birbiriniz için harika birer partnersiniz anlamına gelir daha ziyade, ki bir yerlerde daha harikası mutlaka vardır.
Fakat bunları söyleyip de genç okurumun moralini bozacak değilim.
Bunun yerine "Erkek ha bire sevişmek istiyorsa sahiden seviyordur" diyeceğim.
Siz de buna karşılık "Ama ona bakarsanız, bakkalın çırağı, komşunun kocası, apartmanın kapıcısı, kısacası bütün erkekler karşılarına çıkan bütün kadınlarla hemen oracıkta sevişmek isterler" diyeceksiniz.
Benim de maksadım buydu zaten.
Size bunu söyletmek...
*
Bakın...
Hani bir kelimeyi kırk kere üst üste tekrarlayınca kelime yabancılaşır ya... Anlamını kaybeder hani...
Aşk bende o hale geldi.
Yaza yaza, okuya okuya...
Aşk nedir, var mıdır yok mudur... Kimdir sahici áşık...
Bende ciddiyetini kaybetti konu, ona üzülüyorum.
Belki geçer bilmiyorum fakat şu sıralarda aşka takmış biri, misal "N’olur söyleyin, ıspanakta demir var mı?" diye tepinen biri gibi benim için.
"Kızım, dur tepinme! Her ihtimale karşı ye ıspanağı; demir varsa vardır, yoksa da dünyanın sonu değildir, damak zevkini tatmin etmiş olursun" demek istiyorum.
MIŞ MUŞ
CHP’ye göre AKP fuhuşu patlatmış.E, sakınılan göze çöp batar.
Bülent Ersoy, Baykal’a tazminat ödeyecekmiş.Tazminatı Ersoy ödeyecek fakat bakalım acısını kim çekecek... Gencebay mı, Gündeş mi...
Diyarbakır’da patlayan kazanı bir gün önce çocuklar tamir etmiş.Türkiye’de kaza "geliyorum" der.
Haftada 70 saatten fazla çalışanların seks hayatı tehlikeye giriyormuş.Demek işyerlerinde gırla giden aşna fişne işlerinin nedeni bu tehlikeyi bertaraf etmekmiş!
35 yıl sonra buzul kalmayacakmış.Milletçe alışkanlıkla, stok için buzula hücum edebiliriz!