Ama o konuda bir araştırma yapmak kimsenin aklına gelmedi henüz.
Yapılsa...
"Dünyanın fotoğraf çektirmeye en meraklı milleti" olduğumuz çıkacak ortaya.
Tabii ki iyi bir şey.
"An"ları ölümsüzleştirmek.
Yıllar sonra çıkarıp bakmak, kaybettiklerimize, özlediklerimize kavuşmuş gibi olmak...
Benim dediğim, hepimizin artist bir tarafı var.
Diyelim elde fotoğraf makinesi geziyoruz.
"Tam fotoğraflık" denen cinsten bir görüntü çıkıyor karşımıza...
Düğmeye basıyoruz elbet.
Fakat hemen değil.
Karımız, kocamız, sevgilimiz, kızımız, oğlumuz... Artık yanımızda kim varsa, onlar görüntüye dahil olduktan sonra.
Avcının, avının üstüne bir ayağını koyup zafer anını ölümsüzleştirmesi gibi bir nevi. Yani önüne kimsenin dikilmediği bir su kenarı, ağaç, anıt, çeşme, vs. fotoğrafı çekmiş değiliz bugüne kadar.
Siz niyetlenseniz yakınlarınız izin vermez.
Albümlerinize bir bakın, şöyle fotoğraflar vardır mutlaka:
Siz tarihi bir binayı çekmeye kalkmışken, misal nişanlınız koşup gelmiş kafasını uzatıvermiştir.
İlla ki o da çıkacaktır.
Çıkmıştır nitekim.
Fotoğrafın sağ alt köşesinde bir kafa!
Diyeceksiniz ki, "Olsun!Sanat fotoğrafı çekiyor değiliz".
Elbet.
Ben de yapmayalım böyle şeyler demiyorum zaten, "Artist milletiz" diyorum.
***
Dünyanın öteki ülkelerindeki insanların albümlerini karıştırmak istiyorum.
Mesela, aynı köşede "bir otururken, bir ayakta, sonra tekrar otururken ama bu defa sağ bacak sol bacağın üstüne atılmış, sonra tekrar ayakta ama bu defa kollar kavuşturulmuş" şekilde bir nevi "seri fotoğraf" çektiren var mıdır?
Ya da ne bileyim, gözleri şaşı yaparken, amuda kalkarken, nanik yaparken, çocuğun pipisini gösterirken, soğan doğrarken çekilmiş fotoğraflar?
***
Beni en çok şaşırtansa hemcinslerimin fotoğrafları.
Ev kadını...
Banka memuresi...
Üniversite öğrencisi...
Her kimse... Ünlü falan değil ama. Sıradan biri.
Bir vesileyle gazetede fotoğrafları yayımlanıyor. Başlarına bir şey gelmiş; taciz, gasp, kapkaç, şu bu...
Şöyle söyleyeyim, herkesin böyle felaket günleri için çektirip kenara koyduğu bir fotoğrafı var zahir.
"Misafir odası."
"Gezmelik ayakkabı" falan gibi gazetelere düşme ihtimaline karşı çektirilmiş "artistik fotoğraf".
Başka bir yerde kullanılması mümkün değil çünkü. Öyle evrak üstüne falan yapıştırılmaz yani ki aslında hepsi vesikalık.
Fakat tapunun üstüne yapıştırsanız, tapu memuru içip içip kapıya dayanabilir. Öyle civelek fotoğraflar.
Olsa olsa "kapak kızı" yarışmasına gönderilebilir.
Bilmiyorum var mı hálá öyle yarışmalar...
Varsa bile tesadüfen hepsi mi yarışmaya katıldı bu felaketzedelerin?
Bir dikkat edin üçüncü sayfa haberlerindeki kadın fotoğraflarına...
Her kadının içinde kalmış artist olma hevesini göreceksiniz.
MIŞ-MUŞ
Dünya jet-set’inin hastalığı olan lüksoreksia, yani aşırı lüks merakı Türkiye’ye sıçramış.
Neyse ki ilacı var. Günde üç kere tok karnına Dolce&Gabbana.
*
Omega-3’ün kalp hastalıkları ve kanseri önlemediğinin anlaşılmasından sonra makul miktarda alkolün sanıldığı gibi kalp ve damar hastalıklarına faydası olmadığı ortaya çıkmış.
Bilim med-cezir misali.
*
Katar Emiri’nin oğlunun düğününde selamlıktan hareme naklen yayın yapılmış.