"Yaş almak nedir?" diye sorsalar... "Anneye hak vermektir" derim.
O kadar sık hak vermeye başladım ki anneme...
Yüzde yüz fikir birliği içerisinde olmamıza pek az kaldı.
Dilimiz, değer yargılarımız, önem sıralamalarımız... Hepsi aynı olmaya başladı.
Aşk mesela...
Gözden düştü, yerini "sağlık"a bıraktı.
Önce sağlık!
"Başını sokacak ev" mesela...
Eskiden umurumda değildi böyle şeyler. Kazandığını yiyen "seyyar" ruhlunun tekiydim.
Fakat şimdi...
Ne tuhaf!
Başını sokacağı uzun yıllar varken önünde bunu hiç önemsemeyip gitmeye yaklaşırken telaşa düşmek!
"İnadına" bir hal olmalı, bu "demir atma" isteği.
Neyse... Gittikçe anneme benziyorum yani.
Siz de kendinizi bir yoklayın bakalım...
BENZEMEK SIRAYLA
Madem söz annelerden açıldı...
Dikkat ettiniz mi bilmiyorum, çocuklu kadınlar "gelişmeye mahkûm" oluyorlar. "Gelişmek"le "mahkûmiyet" bir arada olur mu?
Olur.
Çünkü bir mecburiyetten bahsediyorum.
Pek de gönüllü olunmayan bir durumdan.
50’li yaşlarını süren iki kadın düşünün... Biri anne, öteki değil... Ve annenin çocuğu 20’li yaşlarının başında olsun.
Şimdi o kadın, yani anne olan, bilgisayar kullanmaktan tutun da, Amerika’da master yapabilecek üniversitelerin özelliklerinden, spor ayakkabı markalarına kadar her şeyi bilmek ve takip etmek zorundadır.
Öteki kadında bilebilir bunları ama keyfi isterse.
Bakın çocuğun bir de böyle iyi yanı var. Sizi zamana uydurur.
Yani çocuğunuz varsa annenize benzemeniz biraz gecikebilir.