Nisan 12, 2007 00:00
Linkedin Flipboard Linki Kopyala Yazı Tipi
NEDİR "anne"lerle "kız"ların alıp veremediği? Nesillerdir süregelen çekişmenin sebebi nedir? Tipik "kadınlar arası düşmanlık" mı yoksa? Ana-kız ilişkisinde bile var mı o yani? Olabilir mi? Babayla kız, anayla oğul arasında bir sorun olmadığına göre... Asla bitmiyor bu çekişme. Ana ve kız kaç yaşına gelirlerse gelsinler. Her zaman çatışmak için bir sebepleri oluyor. Bizimki hálá sürüyor mesela. Hem de aramızdaki "hastalıklı" denebilecek sevgiye rağmen. Belki de sebep tam da bu. Hastalıklı sevgi. En basit ifadesiyle birbirimizin iyiliğini öyle çok istiyoruz ki... Buna çalışıyoruz mütemadiyen. Fakat çok gürültülü çalışmalar bunlar. Arada birbirimize "verdiğim zarardan dolayı özür dilerim" dedirtecek kadar. İddialı ve kararlıyız! Birimizden birimiz bu dünyadan göçüp gidene kadar birbirimizi "adam" etmek için var gücümüzle çalışacağız. Her ne ise o karşılıklı öğretmeye çalıştığımız şey, bunca yıl başarılı olamadık. Ama olsun... Ölmek var dönmek yok! Allah’tan umut kesilmez hem. Bakarsınız bir gün ya annem bize benzemiş, ya biz annem olmuşuz. Annemin işi daha zor tabii. Üç kız... Hangimizin yoluna girecek? Manasızlığın farkındayız ama... Bizim kabahatimiz değil bu. "Ana-kız" ız zira. Elimizden başka türlüsü gelmiyor. Doğaya karşı çıkamıyoruz. Ve asla vazgeçmiyoruz. Son yıllarda hangi yaşta olmamız gerektiği konusunda çatışıyoruz mesela. Herkes yaşını yaşamak istiyor. E, bundan normal ne var, yaşayalım. Fakat kazın ayağı öyle değil. Annem bizi "yukarı" davet ediyor, biz onu "aşağı" çağırıyoruz. Annem onun yaşında olmadığımızı düşünemiyor, biz onun artık genç olmadığını kabullenemiyoruz. Belki de bu gidişle o yaşlara varamayacağımızı düşünüyor, bu yaşta o yaşların tadını çıkarmamızı istiyor. Evet "tadını"... O yaşların da tadı var elbet. Hayatı kenardan seyretmek... Hırslardan arınmış olmak... Sükûnet... Huzur... Fakat hayatın kıyısına öyle kolay çekilemiyor işte insan. Sahiden de "o yaşlar" a gelmek gerekiyor. Aslında bir noktadan sonra kızların annelerini idare etmeleri de gerekiyor galiba. Ama ben bunu kabul edemiyorum. Gücüme gidiyor. Anneme en büyük hakareti yapmış olacağımı düşünüyorum. Onunla son güne kadar kavga etmek istiyorum. Anlarsınız... Büyütmesi için bir fidan hediye etmek gibi bir şey. Çok geç büyüyen bir ağaç fidanı. Mersin’de, ölümle neticelenen ana-kız tartışması haberini okuyunca aklıma düştü annemle ilişkimiz. Neden tartıştıkları bilinmiyormuş. Hiç öyle derin nedenler aramasınlar. Beraber çarşıya çıkmışlardır mesela, kız fiyonklu ayakkabı seçmiştir kendisine, anne tokalı olanda ısrar etmiştir. İnanın bu kadar incir çekirdeğini doldurmayacak bir şeydir. Bütün anneler ve kızlar ne dediğimi çok iyi anlamışlardır, eminim.MIŞ-MUŞ Avrupa’yı tsunamiden Türkiye koruyacakmış. Bir başka deyişle "Avrupa’nın işi Allah’a kaldı."Türkiye küresel ısınmaya hazır değilmiş. Yok canım! Yaparız bi "küresel ısınma çantası", koyarız "deprem çantası"nın yanına, olur biter.
Linkedin Flipboard Linki Kopyala Yazı Tipi
Yazarın Tüm Yazıları