SABAH her zamanki gibi gözlerinin çapağıyla uyandılar.
Çapak aynı çapaktı ama gün her zamanki gün değildi. Önemli bir gündü. Günün önemine uygun olarak koyu renk takım elbiselerini giyip kravatlarını taktılar. Gerçi her sabah yaptıkları şeydi bu. Onlar adeta koyu renk takım elbiseyle doğmuşlardı. Plaja bile aynı kıyafetle giderlerdi. Bir tek, ayakkabılarını çorapsız giyerlerdi o zamanlarda, o kadar.
Uzatmayayım, o gün farklı olarak, kravatlarının düğümünü sağa sola iki kere fazla oynatarak düğümün tam ortaya denk geldiğine iki kere kanaat getirdiler.
Yakın gözlüklerini yanlarına alıp almadıklarını kontrol ettiler ve evlerinden hayırlısıyla çıktılar.
Hepsi kerli ferliydi.
Yaşını başını almış...
Gerdan yapmış...
Saç ağartmış...
Görünen buydu.
Görünmeyen ama umulansa, kendilerine verilen görevin önemini kavrayacak akla ve zekáya, konumlarının gerektirdiği ciddiyete sahip olduklarıydı.