Anayasa’nın kaderi

SABAH her zamanki gibi gözlerinin çapağıyla uyandılar.

Çapak aynı çapaktı ama gün her zamanki gün değildi. Önemli bir gündü. Günün önemine uygun olarak koyu renk takım elbiselerini giyip kravatlarını taktılar. Gerçi her sabah yaptıkları şeydi bu. Onlar adeta koyu renk takım elbiseyle doğmuşlardı. Plaja bile aynı kıyafetle giderlerdi. Bir tek, ayakkabılarını çorapsız giyerlerdi o zamanlarda, o kadar.

Uzatmayayım, o gün farklı olarak, kravatlarının düğümünü sağa sola iki kere fazla oynatarak düğümün tam ortaya denk geldiğine iki kere kanaat getirdiler.

Yakın gözlüklerini yanlarına alıp almadıklarını kontrol ettiler ve evlerinden hayırlısıyla çıktılar.

Hepsi kerli ferliydi.

Yaşını başını almış...

Gerdan yapmış...

Saç ağartmış...

Görünen buydu.

Görünmeyen ama umulansa, kendilerine verilen görevin önemini kavrayacak akla ve zekáya, konumlarının gerektirdiği ciddiyete sahip olduklarıydı.

Görev yerine ulaştılar.

Masanın etrafına dizildiler.

Onların her biri komisyon üyesiydi.

Anayasa’yı değiştireceklerdi.

Hani, değiştirmeyi aklından geçirenin ipe gittiği, gideceği Anayasa’yı...

* * *

Görüşmeler başladı.

- Sen de Afyonlusun, Afyon’dan adam çıkmaz, çıkanları da görüyoruz.

- Eşkıya!

- Asıl eşkıya sizsiniz!

- Şirretlik yapmayın!

- Bu önergeleri verip orgazm mı oluyorsunuz?

- Ahlaksız! Yakışıyor mu sana, sen ne demek istiyorsun?

- Ben sana anlatırım...

- Allah aşkına Kuzu’nun tımarhaneye kapatılması lazım, yardımcı olun!

- Ateş olsan cirmin kadar yer yakarsın, delikanlıysan gel dışarıda görüşelim.

- Bu önergelerle iki çam ağacı katlettiniz.

- Anamız bellendi.

* * *

Fakat Türkçe, sözcük sayısı kıt bir dil olduğundan, görüşmeleri beden diliyle takviye etmek zorunda kaldılar.

Mesela, toplu halde masaya vurdular...

Mikrofonun kablosunu kopardılar...

Birbirlerinin başına cep telefonu ve plastik bardak attılar...

Başkanın üzerine yürüdüler.

Biri ötekinin oturduğu sandalyeyi arkadan itti, öteki berikini yakasından tutup sarstı...

Ablukaya aldılar, koruma çemberi oluşturdular, itiştiler, kakıştılar, falan filan.

Görüşmeler sona erdi.

Anayasa değişikliği komisyonda kabul edildi.

Kerli ferli adamlar evlerine döndüler.

Ne diyelim...

Anayasa’nın kaderi midir artık...

Dünya efendisi Cumhurbaşkanı’mızın yedi yıl içerisindeki tek vukuatı, Anayasa’yı Ecevit’in kafasına doğru fırlatmasıydı biliyorsunuz.

MIŞ-MUŞ

CHP’yle DSP, seçimden sonra evlenmek üzere nişanlanmışlar.Hiç sevinmeyin, evliliğin sonrası "yavrulamak"tır zira.

Karayalçın, "SHP’siz birlik, gerçek sol olmaz" demiş.Solu düşündüğünden... Yoksa kendisi için değil!

Eda Taşpınar’ın elbiseleri gibi pozları da taklitmiş.Kaldık mı ikonsuz!.. 22 Temmuz’da iki sandığın yanına üçüncüyü de koysalar bari!
Yazarın Tüm Yazıları