Vakıf başkanı bir kadın, uzun süre çok önemli bir hastalıkla mücadele etmiş. O günlerde eşi yanındaymış. Fakat kötü günler geride kaldıktan sonra...
"Her şey düzeldi ama o artık yok" diyor kadın.
Aklıma aynı durumu yaşamış başka kadınlar geldi tanıdığım... Erkekler de tabii. Ama sayıları daha az. Yine şu meşhur yaradılış farkından herhalde.
Şu bir gerçek ki;
Uzun süren hastalıklar ilişkiyi bitiriyor.
Yalnız eşlerden birinin hastalığı değil... Ömür boyu ana-babanın bakımına muhtaç hastalıklı bir çocuk mesela... Ya da başka felaketler, bir iflas mesela...
"İyi ve kötü günde" diye başlar ya evlilikler... Ama maalesef kötü günler iyi gelmiyor ilişkiye.
Dertleri paylaşmak dostlukları pekiştiriyor ama evlilikleri çökertiyor nedense. Eşle asla tam olarak dost olunamadığından mıdır artık...
Ya da cinsellik...
Cinsellik, iyilik, hoşluk, güzellik, sağlık istiyor. Hatta hayvanlardaki gibi parlak tüyler. Acıları paylaşmak cinselliği öldürüyor. Onun ölüsü orta yerdeyken ilişkinin geri kalanıyla idare edilebiliyorsa ne álá. Ama hálá cinselliğin önemli olduğu yaşlardaysanız, zor.
Hastalık geride kalmış olsa bile altını temizlediğiniz birine artık şehvetle sarılamazsınız. Şefkat olabilir onun yerine. Ama şefkat yemeğin tuzu gibidir ilişkilerde. Ana maddesi değil yani. Bir tutam yerine iki tutam koydunuz mu yenmez o yemek.
Evet, hastalanan eşi terk etmek ayıp.
İnsafsızlık, hainlik, ahláksızlık...
İnsanlık dışı.
Fakat aynı zamanda "insanlık içi."
Bunu yapan "hayvan"lığından değil "insan"lığından yapıyor yani.
Duygular dünyasında her şey bizim dışımızda gerçekleşiyor. "Aslında doğru olan"ı yapmak için habire kendinizle mücadele edeceksiniz.
Kimse o kadar yorulmak istemiyor. "Hayat kısa" diye bir de gerekçemiz var.
Netice olarak klişe bir laf ama bu konuyu da "Acı ama gerçek" diyerek kapatabiliriz.
Hedef Çelik midir?
Herkes albüm çıkardı, Ayşe Hatun Önal’dan tutun da Banu Alkan’a kadar. Ama kimseyle Seray Sever’le uğraşıldığı kadar uğraşılmadı.
Neden acaba?
Çelik yüzünden olabilir mi?
Hani onun çıkıntılı demeçleri vardır... Çoğu kimseyi sinir eden... Ama iyi müzisyendir, yaptığı işe laf edilemez. Şimdi fırsat mı çıkmıştır acaba?
Çelik’in baş koyduğu bir iş çünkü bu. Ve kızcağız yenidir, elbet kusurları olacaktır. Yani aslında Çelik midir hedef?
Her neyse, terbiye sınırlarını aştık galiba.
Hayır, müzisyenlerin yorum yapması bir derece de, daha dün başka bir sahadan şarkıcılığa sıçramış olanlar ne yüzle konuşuyorlar?
Onların da çıplak sesini bir duymak lazım. Duyuyoruz da zaten konserlerde. Hatta sırf onlarınkini değil, değme şarkıcılarınkini de.
Siz o esnada el çırpıp, oynayıp zıplıyor olduğunuzdan farkında değilsiniz, kimsenin sesinin, yorumunun albümdekiyle bir ilgisi yok. Albümlerse... Hepimizin malûmu, şimdiki stüdyolar kargayı bülbül yapacak teknolojiye sahip.
Kimsenin kimseye gülecek hali yok kısacası.
Neyse ki bizde güzel bir adet vardır, birisi fazla mağdur oldu mu halk onu bağrına basar. Bu açıdan bakınca Seray Sever’in yüzünün gülmesi de yakındır.