Paylaş
Süreci gözden geçirdiğimizde nelerin etkili olduğunu daha iyi anlayacağımızı düşünüyorum. Öncelikle Türkiye Futbol Federasyonu’nun performansına bir göz atalım...
1992 yılında başlayan özerklik döneminin beş yılı çatışmalarla geçmesine rağmen, TFF’de Bölge Müdürlükleri kurulması, Eğitim Dairesi’nde deneyimli yetkin kişilere yer verilmesi ve devamlılık sağlanması, ulusal takımlara oyuncu seçme ve yetiştirme amaçlı futbol antrenörlerinin görevlendirilmesi, oyuncu gelişimine yatırım yapılması, yabancı oyuncu transferinin az sayıda tutulması, ulusal takımların şartlarının optimal düzeye yükseltilmesi, Kulüpler Birliği’nin kurulması, yayın sistemine geçilmesi, sponsor katılımları, Taban Birlikleri’nin etkin bir şekilde görev alması gibi önemli başlangıçlar da yapılmıştır.
Sportif başarı yönünden ise 2000-2004 arası gerek ulusal takımların, gerekse kulüplerin en başarılı olduğu dönem olmuştur. Ve bu başarıların bir yansıması olarak, daha sonraki yıllarda, yayın, sponsor, reklam, maç günü ve ticari ürün gelirlerinin, TFF ve kulüplerde devamlı yükseldiğini görmekteyiz.
Giderek büyüyen borçlar ve artan yabancı oyuncu sayısının etkilerine baktığımızda iki faktör göze batıyor.
1- Sportif başarının her seviyede gerilemesi,
2- Oyuncu üretiminde yaşanan sayı ve kalitedeki büyük düşüş.
Sonuçta ehliyetsiz ellerde daha büyük imkanlar, daha büyük hataların yapılmasına hizmet etmiştir.
Şundan emin olmalıyız. Bir yerde işler iyi gitmiyorsa, işin içinde yanlış insanlar var demektir.
Biraz kıyaslama ile açıkça görülebileceği gibi ülke futbolunda yaşanan ekonomik, teknik ve etik tüm sorunların kaynağı yönetimlerin yetersizliğidir. Şu andaki belirtiler, işlerin daha da zorlaşacağı şeklindedir. Böyle olduğu takdirde, yani kulüplerin gelirleri sürekli artarken, borçları da arttığına göre, gelirlerinin düşmesinin etkilerinin ne olacağını düşündükçe kaygı duymamak mümkün değil.
BiR BAŞKA TEHDiT
2013 yılında uygulanmaya başlayacak olan (FFP) Finansal Fair Play’e ne kadar hazırız?
UEFA’nın Finansal Fair Play uygulamasının amacını beş maddeyle özetleyebiliriz.
1- Kulüplerin mali yapısında istikrar sağlamak.
2- Kulüplerin borçlandığı kişileri ve kurumları korumak.
3- Kulüplerin tesislerine, altyapılarına ve genç oyuncuların gelişmesine yatırım yapılmasını gerçekleştirmek.
4- Kulüp sahiplerinin ve diğer dış yatırımcıların sahadaki mücadeleye etkisini düzenlemek.
5- Avrupa kulüp futbolunun üretkenliğini sürdürülebilir kılmak.
2011-2012 sezonundan itibaren gönüllü kulüplerle gerçekleştirilen uygulama çalışmalarıyla başlayan sistem 2013-2014 sezonu yani 1 Temmuz 2013’den başlayarak hayata geçirilecektir.
22 Mart’ta İstanbul’da düzenlenecek UEFA toplantısında uygulamanın etkileri üzerinde belirlemeler yapılacağı biliniyor. Bilinmeyen, Türk futbolunun bu sürece nasıl tepki vereceğidir.
Gerçek şu ki, kulüplerimiz bilinçli bir isteklilikle kurumlaşmayı beceremeyeceğine göre, UEFA zorlaması ile yönetimlerin sorumluluklarını yerine getirmeleri önemli bir gelişme olacaktır.
Paylaş