Paylaş
Bunların ilk iki evresine önceki iki yazımda değinmiştim.
(Onları buradan okumanızı öneriyorum.
http://sosyal.hurriyet.com.tr/Yazar/181/ozgur-Bolat/67413/Turkiye-39-de-neden-yetenek-gelismiyor-1
http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/ozgur-bolat_313/turkiye-de-neden-yetenek-gelismiyor-2_27352368)
Bugün de üçüncü evrede Türkiye’nin yaşadığı sorunları yazacağım.
ÜÇÜNCÜ EVRE: KİŞİSELLEŞTİRME
Üçüncü evre özgünleşme evresi.
İkinci evrede normlara uymaya çalışan sanatçılar ve sporcular, bu evrede normlardan bağımsızlaşmaya başlıyor. Yani, özgünleşiyor ve özgürleşiyor.
Peki, bu Türkiye’de ne kadar mümkün?
ÜSTÜNLÜK ANLAYIŞI
Eğitim sistemimize bakınca, sistemin özgünleştirme üzerine kurulu olmadığını görüyoruz.
Çocuk din dersinde, müslümanlığın diğer dinlerden; tarih dersinde Türk’lerin diğer milletlerden; coğrafya dersinde Türkiye’nin diğer ülkelerden;
Türkçe dersinde Türkçe’nin diğer dillerden daha üstün olduğunu öğreniyor.
Bu şekilde eğitim vermek doğaldır. Her millet kendi kimliğiyle gurur duyar.
Buraya kadar sorun yok.
Asıl sorun şurada başlıyor: çocuklar diğer dinden, ırktan veya dillerden insanların da kendi dini, ülkesi ve milleti hakkında aynı şekilde düşündüğünü öğrenmiyor.
Bunu öğrense, kendi dilinin üstün olduğunu düşünen bir Yunan’ı asla yargılamaz. Onla çatışmaz. Onu doğal karşılar. Böylece de evrenselliğe ulaşır ki bu da insanı özgürleştirir.
EĞİTİM SİSTEMİ VE SORGULAMA
Müfredattaki tüm bilgilerde kesinlik var.
Öğretmen, öğrenen değil, bilen. Bir otorite figürü.
Kesinliğin ve otoritenin olduğu yerde, sorgulama olmaz.
Sorgulamayı öğrenemeyen çocuk, normları da sorgulayamaz ve özgünleşemez.
FARKLILAŞTIRILMIŞ EĞİTİM
Özgürleşme ve özgünleşme, farklılıkları işlemeyi gerektirir. Okul sisteminde farklılaştırılmış eğitim yok.
Her öğrenci aynı konuyu, aynı sürede, aynı seviyede ve aynı hızla işliyor.
Bireyi farklılaştıran değil, birbirine benzeten bu sistemde, çocuk özgünleşmeyi öğrenemez.
DERİNLİK VE GENİŞLİK
Müfredatımızın genişliği çok, derinliği az.
Çocuklar çok konu hakkında, az şey biliyor. Bu ne demek?
Derinlik yok. Yüzeysel kuru bilgi var. Derinliğin olmadığı yerde, özgünleşme de olmaz.
ÖĞRENME EVDE OLUR
Yetenek gelişiminde gerçek gelişim, çocuğun tek başına çalıştığı sürede oluyor.
Yani, çocuk eğitmenle 2 saat çalışıyorsa, tek başına 10 saat çalışıyor.
Ama bizde tam tersi. Çocuk 10 saat okulda öğretmenle vakit geçiriyor, 2 saat tek başına çalışıyor.
Sıkı bir şekilde kurgulanmış yapıyla büyüyen çocuk, yetenek gelişiminde de kurgu istiyor. Sonuç olarak da kendi başına özgünleşme sürecine giremiyor.
Milli takımda oynamış eski bir oyuncu, bir sohbetimizde şöyle bir şey demişti: “Yurtdışına giden Türk oyuncular sadece antrenman zamanı spor yapıyor ama yabancılar her gün.”
SORUMLULUK BİLİNCİ
Bu çocuklar sorumluluk da alamıyor.
Milli takımda oynamış başka bir oyuncu, “ Yurtdışına maçlara gittiğimizde, hocamız paramızı alırdı. Bir şey alacağınızda benden isteyin derdi.” diye anlatmıştı.
“Hiçbir zaman bize sorumluluk vermedi.” demişti.
Sorumluluk almayı öğrenemeyen çocuk, ne zaman, nerede, ne kadar çalışacağına karar veremez. Bu durumda da zaten normlardan ayrışıp özgünleşemez.
BİZİM GİBİ OL
Kısacası, özgünleşme ve özgürleşme süreci belirli bir eğitim ve aile anlayışını gerektirir.
Çocuk sorgulama ve sorumluluk bilincine sahip olmalı. Farklılaştırılmış eğitim almalı ve derinleşmeli. Evrensel anlayışlara sahip olmalı. Kendi ihtiyaçları doğrultusunda ilerlemeli.
Maalesef bizim eğitim sistemimiz bunları sağlamadığı için ve çocuktan toplumdan bağımsızlaşmasını değil, topluma benzemesini istediğimiz için özgünleşme yaşayamıyoruz.
NOT: Bu Pazar saat 11.15'de TgrtHaber'de İlknur Üstündağ'ın sunduğu “Önce Çocuğum” programına konuk olacağım. Yetenek gelişimini ve okul sistemiyle ilgisini konuşacağız.
Paylaş