Paylaş
Son söyleyeceğimi ilk olarak söyleyeyim: “Küçük yaşta çocuklarını yarıştıran aileler ve hocalar çocuklara zarar verirken, eğlenmesini sağlayan hocalar onlara yarar sağlar.
Nasıl mı?
SPORCU NASIL YETİŞTİRİLİR?
Değerli dostum Banu Yelkovan bir spor aşığı. Hem Banu’nun gözlemleri hem de araştırmalar net gösteriyor ki yurtdışında alanına aşık sporcular benzer yetenek gelişim sürecinden geçiyor.
İlk önce (i) eğlence için spor, sonra (ii) antrenman/gelişim için spor ve en son (iii) müsabaka için spor yapıyorlar.
Yani, 7-8 yaşına kadar eğlence, 12-13 yaşına kadar antrenman ve 13 yaşından sonra müsabaka başlıyor.
Ama bizde durum ne? Çocuklar 7 yaşında hemen rekabet ortamına sokuluyor. Amaç, spor yapmak değil, kazanmak oluyor.
Peki, bu durumda ne oluyor? Ya da bunun zararı ne oluyor?
BİRİNCİ ADIM: ‘EĞLENCE’
Nasıl bir binayı ayakta tutan temeliyse, sporun temeli de eğlencedir. (Bu sanat ve müzik için de geçerli.)
Sporu eğlence için yapmaya başlamayan çocuk, kısa zamanda sporu bırakır.
Çünkü keyif almaz.
Çocukken bırakmasa bile, birçok madalya kazanır ama bu kez 17 yaşında bırakır.
8 yaşına kadar çocuk spora sadece ‘eğlence’ için gitmelidir. Yoksa, çocuk başarılı olsa dahi aslında onun için temelsiz bir bina inşa edilmiştir. Hemen yıkılmaya hazır.
İKİNCİ ADIM: ‘GELİŞİM’
İkinci olarak, gelişim insana haz veren bir şeydir. Peki bunu nereden biliyoruz?
İnsan gelişince, beyni dopamin salgılar.
Ama gelişim süresince rekabet olursa, çocuk gelişimi haz ile değil, kaygıyla beraber kodlar.
Kaygı da gelişimi durdurur. Bu tür çocuklar, sık sık tökezleme dediğimiz davranışı sergiler.
Aynı öğrenmeyi test kaygısıyla birleştiren çocuğun, sınavda bildiği soruları yapamaması gibi.
Yine maalesef, eğlence sürecinde olduğu gibi, gelişim sürecinde de çocukları rekabete sokuyoruz.
Böylelikle çocuklar ya spordan soğuyor ya da kapasitelerinin üstüne çıkamıyor.
Türkiye’nin sporda başarısı da malum.
AMAÇ: ‘KAZANMAK’
Üçüncü olarak, spordaki en önemli beceri, duygusal gelişimdir. Küçük yaşta rekabete giren çocuk, kazanma ve kaybetme kaygısıyla spor yapar.
Bu kaygı da onun duygusal gelişimini zedeler. Zaten çoğu aile de şikayet eder: “Kızım/oğlum artık yüzmeye gitmek istemiyor.”
Çünkü olay spor yapmaktan çıkıp, kazanma ve kaybetme (rezil olma) olayına dönüşmüştür. Çocuk spordan değil, kaygıdan kaçıyordur.
Amaç eğlenmek ve gelişimden çıkıp kazanmaya dönüşünce, kaybedenler spordan soğur, kazanlar da yerini korumak için hırslanır.
Hırs da en önemli kaygı kaynağıdır. Gelişen çocuk hırslı değil, azimlidir.
HOCANIN KALİTESİ
Size daha önemli bir şey diyeyim: yurtdışında bu üç evrede (eğlence, gelişim/antrenman ve müsabaka) hoca değişir.
Çünkü üçü de ayrı hocalık becerisi gerektirir. (Bazen bir hoca iki evrede aynı anda etkin olabiliyor.)
Ama maalesef bizde yine üç evrede de çocuk aynı hocadan ders alır.
GELİŞİM YÖNTEMİMİZ
Kısacası, çocuğunuz spor etkinliğini bırakmak istiyorsa, mutlaka bir korkusu vardır. Bu korkuyu keşfetmeden çocuğa baskı yapmak zararlıdır.
Bu korku da çoğu zaman rekabet ortamında oluşur.
Çocuğunuzun sadece eğlence, sosyalleşmek veya sağlıklı olması için spor yapmasını istiyorsanız, rekabete zaten hiç sokmayın. Bırakın çocuk keyif alsın. Zaten keyif alan çocuk gelişmek ister ve spora devam eder.
Profesyonel sporcu olmasını istiyorsanız, o zaman da belirli yaşa kadar rekabete sokmayın.
Kazanmak için spora başlayan ya başarısız ya da mutsuz bir şampiyon olur. Bu iki durumda çocuk kayıptadır.
Ama eğlenmek ve gelişmek için spor yapan hem mutlu hem başarılı olur.
Paylaş