Paylaş
Zaman geçtikçe ikisi arasındaki farkı daha iyi anlıyorum.
Bunu anlamak hayatıma inanılmaz bir anlam kattı.
SABRETMEK KÖTÜDÜR
Sabreden derviş, muradına ermiş, derler ya alakası yok.
Çünkü sabretmek kendimize yaptığımız en büyük kötülüklerdendir.
Sabretmek biriktirmektir.
Sabretmek, mutsuzluklarımızı kabullenmemek ama ona rağmen içimize atmak demektir.
Sabretmek, kurban olmak demektir. Kurbanlar, çevrenin, durumların ve diğer insanların değişmesini bekler.
Yeteri kadar beklerse, her şeyin düzeleceğini zanneder.
‘Dur bakalım, biraz daha bekleyelim’, der.
‘Belki düzelir’, der.
Durumu kabullenmez ve o durumu yaratanları suçlar.
Bu durumda en çok acıyı kim çeker, biliyor musunuz?
Sabredenler!
Sabretmeyeceksek, ne yapacağız?
Hoşgörü
Hoş göreceğiz.
Sabretmek, kabullenmemeyi içerir. Ama hoşgörü kabullenmektir.
Kabullenmek ve kabulünüz ile mutlu olmaktır.
Sabreden insan, kabullenmez ve mutlu degildir.
Hoşgören, kabullenir ve mutludur.
Hoşgören artık kurban degil, kahramandır. Çünkü bilinçli bir seçim yapmıştır. Durum onun kontrolündedir.
Ne hissettiğine kendisi karar vermiştir. Huzurludur.
DEĞİŞİMİ BAŞLATMAK
Ama asıl önemli olan bizi mutsuz eden durumları değiştirmektir.
Sabreden insan değişim başlatamaz. O dışarının değişmesini bekler.
Sabreden insan patlar ve savaş başlatır. Yelkenleri yakmaya kararlıdır. Kötü insan olur. Ya hep ya hiç arasında seçim yapar.
Ama hoşgörülü insan değişim başlatır.
Bunun için de ilk önce gerçekle yüzleşir.
Çünkü gerçekle yüzleşme, kabulün ve hoşgörünün ön koşuludur.
Hoşgörülü insan diğer insanlara savaş açmaz. Onlar ile işbirliği yapar. Liderlik yapar.
Sizin de hayatınızda sizi mutsuz eden ama buna rağmen sabrettiğiniz durumlar varsa, bunları hoşgörme ve diğer insanlar ile birlikte değişim başlatma zamanı gelmiştir artık.
Zaman, gerçekle yüzleşme zamanıdır.
Paylaş