Övgü çocuklara neden zarar verir?

SINIFIN en arkasında oturuyorum ve öğretmenin çocuklarla olan iletişimini gözlemliyorum.

Haberin Devamı

Öğretmen bazı çocukları çok överken, bazılarını az övüyor.

Acaba öğretmen hangi çocukları daha çok övüyor? Çocukları övmesinin, onların özgüveniyle bir ilişkisi var mı?

ARAŞTIRMA

Övgü çocuklara neden zarar verir

Bu sorunun yanıtı Eddie Brummelman’ın araştırmasında gizli. Brummelman 114 farklı eve gidiyor ve annelere, çocuklarına uygulaması için on iki matematik sorusu veriyor.

Bu uygulama sırasında da ailelerin çocukları ile olan iletişimlerini videoya çekiyor. Sonra bu videolar tek tek analiz ediliyor. Ortaya şaşırtıcı bir sonuç çıkıyor.

Anneler, özgüveni yüksek olan çocukları değil, tam tersi özgüveni düşük olanları çok daha fazla övmüş.

Haberin Devamı

Eddie Brummelman aynı araştırmayı laboratuvarda başka yöntemle de yapıyor.

Bir grup deneğe özgüveni yüksek ve düşük çocuklar tarafından yazılmış makaleleri okutuyor. Sonra onlardan geribildirim yazmalarını istiyor.

Denekler, özgüveni düşük çocuklar için çok daha fazla övgü ifadesi kullanıyor.

Peki ama neden? Neden özgüveni düşük insanlar daha çok fazla övgü alıyor?

ÖVGÜ VE ÖZGÜVEN

Yetişkinlere çocuklarını neden övüyorsunuz diye sorduğumda en çok ‘cesaretlendirmek’ veya ‘motive etmek’ yanıtını alıyorum.

Yetişkinler zannediyor ki övgü çocuğun özgüvenini arttırır. Ama aslında övgü çocuklar üzerinde tam tersi bir etki yaratıyor.

Övgü çocuğa şöyle bir mesaj veriyor: Senin cesaretlendirilmeye ihtiyacın var.

Çocuk biliyor ki: “Yüksek değil, düşük becerili insanların cesaretlendirilmeye ihtiyacı vardır.” Kimse, Tarkan’a ‘Hadi Tarkan, yapabilirsin’ demez.

Böylelikle çocuğun kafasında “Ailem beni övüyor çünkü ben çok becerikli değilim” düşüncesi oluşuyor. Bu da özgüvenini olumsuz etkiliyor.

SINIF GÖZLEMLERİ

Bu etkiyi gerçek hayatta da gözlemlemek mümkün.

Bir sınıf gözleminde öğretmen bir çocuğu sınıf önünde alkışlattı. Ben de yanımdaki çocuğa “Sen de öyle alkışlanmak ister miydin?” diye sordum. O da “Hayır istemezdim” dedi. “Neden” diye sordum.

Haberin Devamı

“O tembel ki” dedi.

Çocuklar aslında övgünün gerçek amacını hemen anlıyor.

Kısacası övgü çocuklara “Senin becerin düşük ve bundan dolayı cesaretlendirilmeye ihtiyacın var” mesajı verir ve dolayısıyla özgüveni olumsuz etkiler. Peki ne yapılmalı? Övgü, özgüveni arttırmıyorsa ne arttırır?

YAPABİLME DUYGUSU

Özgüveni arttıran bir mekanizma, ‘özyeterlilik’ inancıdır. O zaman yapılması gereken, geribildirim vermektir. Çocuk geribildirim aldıkça gelişir. Geliştikçe de özyeterlilik inancı artar. Bu da özgüvenini arttırır.

ÇOCUKLARA NEDEN TAVSİYE VERMEMELİSİNİZ?

ÇOCUĞUM lise 3 öğrencisi. Gizlice sigara içerken gördüm. Kendisiyle konuşacağım. Nasıl konuşmalıyım? Ne tür tavsiyeler vermeliyim?

Haberin Devamı

Buradaki asıl sorun ne? Sigara içmesi mi, bunu gizlemesi mi, yoksa ikisi de mi? Ama her iki durumda da çocuğun ihtiyacı aslında tavsiye değildir. Tavsiye verilirse sorunu yaratan temel mekanizma tekrar yaratılmış olur. Nasıl mı? Evde ‘gizli baskı’ veya ‘otorite’ varsa çocuklar ailelerinden korktukları veya onları hayal kırıklığına uğratmamak için onaylanmayan davranışları gizlerler. Ama o davranışları da bir ihtiyaçlarını karşılamak için yapmak isterler. Ailenin yapması gereken çocuğu yargılamak (tavsiye bir yargıdır) değil, o ihtiyacı anlamaktır. Bu durumda tavsiye verilirse çocuk daha çok anlaşılmadığını hisseder. Asıl sorunu yaratan mekanizma (anlaşılmamak), tavsiye (yargılama) ile daha da pekişir. Kısacası tavsiye, ilişki değil, otorite ve hiyerarşi kurar. “Ben doğrusunu biliyorum, sen bilmiyorsun” veya “Ben güçlüyüm, sen değilsin” mesajı verir. Çocuktaki “Ailem beni anlamıyor” anlayışı daha da pekişir. Burada yapılması gereken tavsiye vermek değil, çocukla ilişki kurmaktır. Bu da dinleyerek, onu anlayarak ve onunla zaman geçirerek sağlanır. Aile, tavsiye verme ihtiyacı duyduğu her durumda, ilk önce çocuğunu dinlemeli ve onun ihtiyacını anlamalıdır. (Tabii ki çocuk ailenin tavsiyesini talep ederse o zaman tavsiye vermekte bir sakınca yoktur.)

Haberin Devamı

NEDEN  MUTLULUĞU ARAMAMALISINIZ?

Övgü çocuklara neden zarar verir

MUTLULUK gölge gibidir. Siz onun peşinden koştukça o kaçar. Eğer onu aramayı bırakırsanız yanınızdan ayrılmaz. Neden mi? Çünkü ‘aramak’ eylemi her zaman bir ‘endişeyle’ yapılır. Kaybettiği anahtarı arayan kişinin kafasında tek soru vardır: “Acaba anahtarımı bulacak mıyım?” Bu düşünce de bir ‘kaygı’ kaynağıdır. Aynı şekilde mutluluğu arayan kişi de endişe içindedir. Endişeli olan kişinin de mutlu olması çok zordur. Aramayı bırakınca endişe gider. Endişe gidince mutluluk gelmeye başlar. Dahası, mutluluğu arayan kişi, kendisine şöyle bir mesaj verir: “Ben şu anda mutlu değilim. Öyleyse eksiğim.” Eksiklik duygusu da mutsuzluk yaratır. Kısacası, aramak hem endişe hem de eksiklik duygusu yarattığı için mutluluğu arayan kişi gerçek mutluluğu bulamaz. Aynı kural çocuk yetiştirme için de geçerli. Çocuğunuzu bu kaygıyla yetiştirirseniz, o da kaygılı olur ve mutlu olma ihtimali azalır. Kendi kaygınızı yendiğiniz zaman, çocuk da yener ve mutluluk kendiliğinden gelmeye başlar.

 

Yazarın Tüm Yazıları