Paylaş
Daha önceki bir yazımda; okullar, çocuklara sorun çözmeyi öğretmediği gibi, sorunlu çocuk yaratıyor, demiştim.
( O yazıyı bu linkten okuyabilirsiniz. http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/ozgur-bolat_313/cocuklar-soru-degil-sorun-cozmeli_28492349)
Değerli bir dostum sordu: Okullar tam olarak nasıl sorunlu çocuk yaratıyor?
YARGILANMAK
California Üniversitesi’nden Prof. Sally Dickerson insanda en fazla stres yaratan faktörleri araştırıyor. (Stresi bedendeki kortisol seviyesini ölçerek belirliyor.)
Birinci sırada ne çıkıyor biliyor musunuz?
Yargılanmak. Dickerson buna “sosyal değerlendirme tehdidi” diyor.
Sizce çocuklar okullarda ne kadar yargılanıyor? Oldukça. O zaman okullar, çocuklar için tam bir stres alanı.
Süleyman Demirel Üniversitesi’nden Dr. Ömer Antalyalı ile yaptığım bir araştırmada çocuklara “Neden ödev yapıyorsunuz?” sorusunu sorduk.
Birinci sırada “Öğretmen kızdığı için.” yanıtını aldık.
Çocuklar okulda sıkça yargılanıyor. Yargılanan çocuk da stres içinde “Bende bir sorun var.” duygusuyla yetişiyor.
Yani, okul çocukları sürekli yargılayarak onlarda sorun yaratıyor.
HATA YAPMAK
İngilizce dersindeyim. Çocuklar konuşmaktan çekiniyor.
Aynı şekilde matematik dersinde soruya yanıt vermiyor. Neden? Çünkü hata yapmaktan korkuyor.
Hata yapmaktan korkan çocuk daha sonra sosyal ortamlara da giremiyor. Hata yaparsa rezil olacağını düşünüyor. Kendini güvende hissetmiyor.
Okullarda hatalar öğrenme anı olarak görülmüyor.
(Japonya’da tahtaya hata yapan çocuk çıkar ve tüm sınıf hatayı analiz eder. Bizde hatalar sevilmez ve gizlenir.)
Hata yapmaktan korkan çocuk, sosyal uyum sorunu yaşıyor.
Yani, okul hata yapmayı ve hatadan öğrenmeyi engelleyerek, çocuklarda sorun yaratıyor.
GÜÇ VE DEĞER
Cambridge Üniversitesi’nden Prof. Simon Baron-Cohen testosteron ile empati arasındaki ilişkiye bakıyor.
Testosteron arttıkça, empati azalıyor. Güç de testosteronu arttıran bir mekanizma.
Bir kişi ne kadar güçlü olursa, diğer insanlarla empati kurması o kadar zorlaşıyor.
Doğal olarak bir öğretmenin dersteki amacı ne kadar otorite kurmak olursa, o kadar güç kazanıyor. Güç kazandıkça da, çocuğu anlaması ve onla sağlıklı iletişim kurması zorlaşıyor.
Çocuk anlaşılması gereken değil, kontrol edilmesi gereken bireyler olarak görülüyor.
Bu da çocuklarda değersizlik duygusu yaratıyor.
Yani, okul çocuklarda değersizlik duygusu yaratarak, onlarda sorun yaratıyor.
GÜÇSÜZLÜK
Sınıfta özerkliği az olan ve kontrol altında tutulan bir öğrenci aynı zamanda güçsüz hissediyor.
California Üniversitesinden Dr. Pamela Smith bir araştırmada deneklere kendilerini güçlü ya da güçsüz hissettiriyor. Daha sonra onlara bilişsel beceriyi kullanmayı gerektiren testler veriyor.
Kendilerini güçsüz hissedenler testte birçok hata yapıyor. Neden?
Güçsüz hisseden insan enerjisini ortamdaki tehlikeleri algılamak ve analiz etmek için kullanıyor. Ama güçlü hisseden enerjisini yaptığı işe harcıyor.
Sizce okullarda çocuklar güçlü mü hissediyor, güçsüz mü?
Genellikle güçsüz. Güçsüzlük duygusu da hem öğrenme sorunu yaratıyor hem de kaygı. Kaygı da (sağlıklı) ilişki kurmayı engelliyor.
Yani, okul çocukları güçsüz hissettirerek onlarda sorun yaratıyor.
KONTROL MEKANİZMALARI
Aslında bu liste daha da uzar. Ödül, övgü, rekabet, yarışmalar, not sistemi, sınavlar veya ceza hepsi çocuklarda sorun yaratıyor.
Okullar çocukların en önemli yaşam alanı.
Okul çocukları geleceğe hazırlayamadığı gibi, bu yaşam alanındaki mekanizmalar çocukta benlik ve ilişki sorunu yaratıyor.
Kısacası, okul ruh sağlığı düzgün çocukları (aileden bozuk gelmediyse), sorunlu bireyler haline dönüştürüyor ve topluma salıveriyor.
Okulların yapısı değişmediği sürece, bu böyle devam edecek.
Paylaş