Paylaş
O gün çocuğun içindeki olumlu duygular ile olumsuz duygular çatışır.
Çocuklar; mutluluk ile utanç duygusu arasında kalır. Nasıl mı?
SIKINTI
Çocukların çoğu okulda ‘sıkılır’ ya da ‘ilgisiz’ davranır.
Her ikisi de öfkenin gizli formudur.
Sıkılmanın kaynağında, ‘çaresizlik’ vardır.
İnsanlar istemedikleri bir ortama girdiklerinde, bu ortamı değiştirmeye çalışır.
Ama değiştirme güçleri yoksa veya okullarda olduğu gibi o fırsat verilmezse, öfke hissederler.
Bu öfkeyi ifade edemezlerse veya okullarda olduğu ifade etmelerine izin verilmezse, öfkeyi bastırırlar.
Bu da ‘sıkıntı’ olarak ortaya çıkar.
İLGİSİZLİK
Aynı şekilde ortamı değiştirmeye güçleri yetmezse, ‘ilgisiz’ davranmaya başlarlar.
Ülkemizde bir çok insanın politikaya ve günlük olaylara ilgi duymamasının da sebebi budur. Olayları değiştirmeyeceklerini düşündükleri için ‘ilgisiz’ olmayı seçerler. Gizli öfkedir.
Karne gününde ise çocuklar; okullar kapanacağı ve bu iki duygudan da kurtulacağı için, mutlu olurlar.
(Sıkılmanın bir kaynağı da niyetini bilmemektir. İnsanlar kendilerini ve niyetlerini sorgulamamak için sürekli hareket içinde olmak ister. Sıkıntı, bu hareket halini tetikler. Bunu başka bir yazıda daha detaylı ele alacağım.)
MUTSUZLUK
Karne günü aynı zamanda ‘mutsuzluk’ kaynağıdır.
Çünkü çocukların değeri karne notlarıyla belirlenir.
İyi not alanlar değerli, kötü not alanlar değersiz hisseder.
Kötü not alan çocuklar çoğu zaman ailelerinin öfkelerine maruz kalacakları veya yargılanacakları için ‘utanç’ hisseder.
Öbür taraftan çocuk iyi not alsa bile, bunun bir değerlendirme mekanizması olduğunu bildiği ve başarılı çocuk imajını sürdürmesi gerektiği için ‘kaygı’ hisseder.
Yani, çocuğun karnesi iyi olsa da kötü olsa da bir yargı mutlaka olacaktır. Yargı da insanları mutsuz eder.
Onun için karne günü birçok öğrenci sıkıntıdan kurtulacakları için mutlu, yargılanacakları için de mutsuz hisseder. Kısacası o gün duygu çatışması olur.
NE YAPILMALI?
Peki, karne günlerinde çocuklar bu çatışmadan nasıl kurtulur?
Aslında uzun vadede bu çatışmanın zaten yaratılmaması gerekir.
Çocukların değeri notlarla ya da başarıyla belirlenmemelidir.
Ama çatışma da yaratıldıysa, çocuğa bir şey söylemektense, onun duyguları dinlenmelidir.
Tavsiyem üzerine bir anne okul birincisi olan çocuğuna bir şey söylemeden önce, ne hissettiğini sormuş.
Çocuk da “Arkadaşlarımın ve öğretmenlerimin karşısına çıkıp, o ödülü almak ve onların hayranlığını kazanmak benim için çok önemli” demiş.
ONAYLANMA İHTİYACI
Anne burada daha derin bir sorunu keşfetmiş: Çocuğunun ‘onaylanma’ ihtiyacı var.
Anne, çocuğunun başarısını değil de mutluluğunu önemsiyorsa, çocuğunun onaylanma ihtiyacını yenmesine yardımcı olmalıdır. Bu çocuğun okul başarısından çok daha önemlidir.
Onda değerler sistemi geliştirmelidir ki çocuk kendi değerini kendi belirlesin.
Çocukların değeri notlarla belirlenmemelidir. Önemli olan değerler, öğrenme ve etki yaratmak olduğu bilinci çocuklara kazandırılmalıdır.
Bu durumda çocuk değeri sorgulanmadan elinden geleni zaten yapacak ve başarı doğal olarak gelecektir. Hem de mutlu bir yaşam sürecektir.
Paylaş