Paylaş
İzmirli kadından, Gül’e soru
İzmir’deki genç kadın, Cumhurbaşkanı’nın karşısına çıktı: "Bu insanlar sizi neden alkışlıyor anlamıyorum. Bu ülkede neler oluyor, bilmek istiyorum," dedi.
Ben de “Ne güzel! Genç bir kadın ülke sorunlarına kafa yoruyor ve mücadele ediyor,” dedim kendi kendime.
Ama genç kadın sonra devam etti: “Üniversite mezunuyum. Yüksek lisans yaptım ama işsizim.”
Cumhurbaşkanı olgunluk gösterdi. (Yıllardır siyasette olan bir kişiden başka bir davranış beklenemezdi zaten).
İş sözü verdi. Genç kadın yumuşadı. Gülücükler saçıldı.
Genç kadın ekledi: “Tüm gençlerin iş bulma konusunda şansı bol ve yolu açık olsun.”
Genç kadın, hedefine ulaştı.
Kadının derdi Türkiye’nin sorunlarına dikkat çekmek değil, iş bulmakmış.
Zaten ilk sorduğu “Bu ülkede neler oluyor?” sorusuna da unutuverdi. İş sözü aldı ya artık yanıtın da pek önemi yoktu zaten.
TÜRKİYE’DE VAR OLMA YÖNTEMİ
Onun gibi çok insan var Türkiye’de. Çünkü var olma yöntemidir bu.
Türkiye’de doğuştan haklarınız kısıtlıdır. Her hakkı tek tek kazanmak zorundasınız.
Sessiniz çıkarsa, var olursunuz. Aksi takdirde, yenilgiyi kabul etmişsinizdir.
Hakkınız çoğu zaman size verilmez. Hakkınıza torpil ararsınız.
Hakkınıza torpil aramak, bize mahsustur. Hayatınız mücadele ile geçer.
YA DİĞERLERİ?
Şimdi Cumhurbaşkanı’nın karşısına çıkamayanlar, ne yapacak? Sesi çıkmayanlar ne yapacak?
Sistem, onları ezmeye devam edecek.
O genç kadın gibi sesi çıkanlar, seslerini sadece kendileri için çıkarttığı sürece; işler böyle devam edecek.
İş sözü verilince sustukları zaman, bu böyle devam edecek.
Sinem, bana iş vermeyin, işsizlik sorununu çözün deseydi, o zaman kahraman olurdu.
ATATÜRK’ÜN ÖRNEĞİ
Atatürk’ün başından geçen bir olay anlatarak, durumu özetleyeceğim.
Gazi Mustafa Kemal Paşa, Havza’ya doğru yol alırken, sıcak güneşin altında tarlada çift sürmekte olan bir köylü ile karşılaştı.
Olup bitenler hakkında vatandaşın ne düşündüğünü öğrenmek için iyi bir fırsat olduğunu düşünen Gazi, arabasından inerek köylünün yanına doğru yaklaştı:
- “Hemşehri. Düşman İzmir’e çıktı. Yakında Samsun’a da asker çıkaracak. Belki buraların hepsini ele geçirecek. Sen ise rahat toprağı sürüyorsun.”
Bir eliyle alnındaki teri silen yaşlı adam, üzerindeki üniformadan ‘önemli’ bir adam olduğunu anladığı Gazi’ye şöyle çıkıştı.
- “Paşa, Paşa... Sen ne diyorsun? Biz üç kardeştik. İki de oğul vardı. Yemen’de, Kafkasya’da, Çanakkale’de hepsi elden gitti. Bir ben kaldım. Ben de yarım adamım. Evde sekiz öksüz ile üç dul kalmış kadın var. Hepsi benim sapanımın ucuna bakarlar. Şimdi benim vatanım da yurdum da işte bu tarlanın ucu. Düşman oraya gelinceye kadar benden hayır bekleme.”
(Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam. 2. cilt, İstanbul 1983, s. 22)
HAYIR BEKLEMEYİN!
İste Türkiye’nin durumu budur. Herkesin tarlası bellidir. Fazlası için kimseden hayır beklemeyin.
2.6 milyon işsize sesleniyorum! Cumhurbaşkanı nerede, Başbakan nerede, siz orada olun!
Bu işin başka çaresi yoktur! Haberiniz olsun!
Paylaş