İşbirliği öğrenmeyi ve başarıyı artırır mı?

Prof. Uri Treisman, Berkeley Üniversitesi’nde araştırmacıyken, başarılı ve başarısız öğrencilerin neleri farklı yaptığını anlamak için bir çalışma başlatıyor.

Haberin Devamı

Matematik sınav notlarına göre başarılı ve başarısız öğrencileri ayırt ediyor ve  onlar ile görüşmeler ve anketler yapıyor. Derslerine giriyor.

Başarılı ve başarısız öğrenciler arasında çalışma saati, zeka seviyesi, dersi önemsemek veya derse katılım açısından hiç fark çıkmıyor.

SAT (Üniversiteye Giriş Sınavı) sonuçlarına bakıyor. Orada da fark yok. Hatta  başarısız olanların SAT sonuçları daha yüksek. (Bunun nedenini aşağıda açıklayacağım.)

Sorusuna yanıt bulamayan Uri, araştırmasını derinleştirmeye karar veriyor.

18 ay bu öğrenciler ile yaşama kararı alıyor. Eline bir video kamera alıp yurda yerleşiyor. Bu öğrencilerin bütün davranışlarını kaydediyor.

Ancak o zaman başarılı ve başarısız öğrenciler arasındaki fark ortaya çıkıyor.

Başarılı öğrenciler ilk önce bireysel çalışıyor ve daha sonra akşamları grup çalışması yapıyor.

Haberin Devamı

Başarısız öğrencilerden grup çalışması yapan bir öğrenci bile yok. Bütün çalışmaları bireysel.

Ama çalışma süreleri aynı.

GRUP ÇALIŞMASININ KATKISI

Grup çalışmasında bu öğrenciler ne yapıyor?

Birbirlerine farklı bakış açısı sunuyorlar. Bir problemi etraflıca analiz ediyorlar.
Farklı yöntemler öğretiyorlar ve öğreniyorlar. Hem öğretmen hem öğrenci oluyorlar.

Akıllarındaki sorulara hemen yanıt alıyorlar.

Bol bol pratik yapıyorlar.

APTAL GÖRÜNMEK

Grup çalışmasının şöyle bir yararı da oluyor.

Başarısız öğrencilerin çoğu aptal görünmemek için sınıfta soru soramıyor. Çünkü hangi soru basit kaçar bilemiyor.

Ama grup içinde çalışan öğrenciler zaten diğer arkadaşlarının düşünme yapısını öğrendikleri için genel yapı hakkında bir farkındalığı oluşuyor.

Hangi sorular zor, hangileri basit çoktan biliyor.

BEN İYİ DEĞİLİM

Dahası çoğu bireysel çalışan öğrenciler bir soruyu çözemeyince, bırakıyor. ‘Matematikte iyi değilim’ diye  düşünüyor.

Ama grup içinde çalışan öğrenciler bir soruyu çözemediklerinde biliyorlar ki soru herkesin seviyesinin üstünde. Kendilerini negatif anlamda sorgulamıyorlar.

Gerekirse hocaya gidip şikayette bulunabiliyorlar.

Ama bireysel öğrenci sadece kendini biliyor. (Bazen diğer insanlar hakkında gizlice bilgi edinmeye çalışıyorlar.)

AİT OLMAK

Haberin Devamı

Grup çalışmasının bir avantajı daha var.

İnsanın en büyük ihtiyacı ait olmak.

Grup içinde çalışan öğrenciler aynı zamanda bu ihtiyacı da karşılıyor. Bir gruba ait oluyorlar. Ders çalışma zamanları sosyalleşme zamanlarından çalmıyor.

Birlikte yemek yiyorlar. Eğleniyorlar.

Birbirlerini destekliyorlar ve  motive ediyorlar.

SÖYLEME DÖKMEK

Öğrenme için, bildiklerini dile getirmek, anlatmak ya da yazmak çok önemli.

Bu sırada insan kafasındaki boşlukları dolduruyor veya anlamadığını farkediyor.
Grup içinde çalışan öğrenciler sürekli kendilerini ifade edip bilgilerini pekiştiriyor.

Ama yalnız çalışanların böyle bir şansı yok.

Bu bağlamda işbirliği bireysel çalışmadan her zaman daha çok yarar sağlıyor.

Haberin Devamı

REKABET DUYGUSU

Grup içinde çalışan öğrenciler aynı zamanda rekabet değil, işbirliğini öğreniyor.

Bireysel çalışan öğrenciler (daha doğrusu bireysel çalışmayı seçen öğrenciler) rekabet duygusu kazanıyor.

Rekabet duygusu da çoğu zaman insana zarar veriyor.

Rekabet duygusu içinde olan öğrenci konuyu ve hocaları yabancı görüyor. Yani eğitim girdileri ile iletişim içinde olmaktansa, okulu ve diğer öğrencileri üstesinden gelinmesi gereken zorluklar olarak görüyor.

Bu da bireye zarar veriyor.

Prof. Uri Treisman’ın, bu bulgu üzerine geliştirdiği program birçok üniversite tarafından uygulanıyor ve öğrencilerin başarıları inanılmaz artıyor.

Sonuç olarak işbirliğine dayalı eğitim her açıdan bireye daha fazla katkı sağlıyor. Biz de daha iyi öğrenen ve ruhen daha sağlıklı öğrenciler yetiştirmek için işbirliğine dayalı bir eğitim sistemi kurmalıyız.

Haberin Devamı

Not: Bu arada SAT sonuçları yüksek olanların matematik notları şundan dolayı düşük. SAT’te başarılı olan öğrenciler ezberlemeye alıştığı için muhakeme güçleri gelişmiyor. Muhakeme gücü gerektiren üniversite derslerinde de başarısız oluyor. Aynen Türkiye derecesi yapan çocukların makale yazamaması ve üniversiteden zor mezun olması gibi.

Bu haftaki Tweetlerim

Kendisini sevilmeye değer görmeyen kişi başkasını sevemez!

Özgüven; para, mevkii ya da arzulanmak ile değil, bilinç, sorumluluk ve değer odaklı bir yaşam ile kazanılır.

Sürekli gelişim kitapları okuyan insanlar genelde eyleme geçmekten ve kendileri ile yüzleşmekten  korkan insanlar oluyor.

Tartışmalar için www.facebook.com/bolatozgur ve www.twitter.com/ozgurbolat adresindeyim.

Yazarın Tüm Yazıları