Paylaş
İLETİŞİM ŞEKLİ
Bebekler konuşamadıkları için, iki şekilde iletişim kuruyor. Birincisi ağlama, ikincisi el-kol hareketleri. Farklı ağlama şekilleriyle, farklı mesajlar veriyor. Aile kısa zamanda bu mesajları okumayı öğreniyor ve iletişim kuruluyor. İlk zamanlarda bebek ağlayınca gözyaşı da oluşmuyor çünkü üzüntüye bağlı ağlama gelişmemiş oluyor. Çünkü aidiyet kavramı daha henüz oluşmuyor.
KONUŞMA VE AĞLAMA
Çocuk konuşmaya başlayınca ağlamayla ‘iletişim kurma’ bitiyor veya azalıyor. Çünkü çocuk, daha etkili olan konuşmayı seçiyor. Ama maalesef bazı ailelerde bebek konuşmaya başlasa da ağlama bitmiyor. Acaba neden?
Bazı ailelerde çocuk konuşarak kendini ve duygularını ifade edince, kendini dinletemiyor veya aile duygularını kabul etmiyor. Çocuk da konuştuğu zaman, ailesinin onu anlamadığını tam tersi yargıladığını ve reddettiğini düşünüyor.
Bu durumda ne yapıyor? Bebeklikte kullandığı ve çok işe yarayan ‘ağlama’ yöntemine geri dönüyor. Çünkü bebekken ağladığı hemen hemen her durumda, aile onu anlamaya çalışmıştı ve istediğini yapmıştı.
Kısacası, konuşunca anlaşılmadığını düşünen veya duyguları reddedilen çocuklar, konuşma yerine ağlamayı kullanıyor. (Aynı zamanda şiddet de artıyor. O başka yazının konusu.)
Tabii ki aile çocuğu reddetmese de çocuğun sözlü ifade becerisi gelişmemişse çocuk hâlâ ağlamayı kullanabiliyor.
AĞLAMA VE AİLE TÜRLERİ
Ama çocuğun ağlamayı kullanmasının tek sebebi bu değil. Bir sebep daha var.
Dört çeşit aile türü var. Bunlardan biri de esnek aile. Esnek aileler evde bir düzen sağlamıyor. Yani, kurallar, rutinler veya tutarlı davranışlarla çocuğun sınırını çizmiyor.
Sınırlar belli olmayınca çocuk her istediğini yaptıracağını düşünüyor. Örneğin, ailenin oyuncak alma kuralı yoksa çocuk her istediğinde oyuncak alabileceğini düşünüyor.
Evde oyuncak kuralı yoksa, anne-baba bazen oyuncak alıyor, bazen almıyorsa çocuk yeteri kadar ağlayarak oyuncağı aldırabileceğini düşünüyor. Doğal olarak da ağlayarak ortalığı yıkıyor.
Ama kural net olsaydı ve çocuk kuralın değişmeyeceğini bilseydi, o zaman ağlamazdı. (Kural çocuk açısından mantıksızsa çocuk yine de ağlayabilir. Kuralların değer odaklı ve mantıklı olması çok önemli.)
Dışarıda ağlayarak ortalığı yıkan bir çocuk görürseniz, o çocuğun esnek bir ailede büyümüş olma ihtimali çok yüksektir.
Çocuk esnek ailede büyüse de aslında ağlamak zorunda değil. Oyuncağı çok istiyorsa annesini konuşarak ikna edebilir. Neden ağlamayı seçiyor?
AĞLAMA VE BEYİN
Bebek, anneye bağımlı olduğu için ihtiyaç duyduğu her anda anneye (veya ona bakana) ulaşması çok önemli. Bunun için de evrimsel olarak, anne beyni ağlama sesine karşı inanılmaz bir hassasiyet geliştiriyor. Bu hassasiyet olmasaydı bebek için büyük bir risk ortaya çıkardı.
Araştırmalar gösteriyor ki normal konuşma sesleri (korku içermiyorsa) beynin temel olarak korteks kısmını, ama çocuk ağlaması beynin çok daha geniş bir bölgesini etkin hale getiriyor. Hatta çocuk ağlayınca beynin korkuyu yöneten ‘amygdala’ kısmı da aktive oluyor. Bu korku da anneyi paralize etmesin diye beyin ‘oksitosin’ salgılıyor. Yani çocuk ağlayınca beyin ilk önce duygusal tepki oluşturuyor (amygdala aktivasyonu) ve sonra da anne sakince çocuğuyla ilgilenebilsin diye gerekli aracı (oksitosin) sunuyor. Mükemmel bir mekanizma.
(Bu arada enteresan şekilde bebek ağlayınca babanın testosteron oranı düşüyor.)
Yani bebeğin ağlaması, hem annenin hem de babanın beyin sistemini değiştiriyor. Sözlü iletişim beyinde aynı etkiyi yaratmıyor. Çocuk bunu keşfettiği için ailesine bir şey yaptırtmak istediğinde sözlü iletişimden ziyade ağlamayı seçiyor. Çok mantıklı.
Kısacası, esnek aile, çocuğun talepkâr olmasının önünü açıyor, ağlama da talebin kabul edilme ihtimalini arttırıyor. Evde kurallar net olursa, tutarlılık ve düzen sağlanırsa ve çocuğun da sözlü iletişim becerisi geliştirilirse ağlama bitecektir (üzüntü odaklı hariç) veya büyük oranda azalacaktır. Amacımız çocuk ağlayınca, ağlamasını azaltmak değil, kendini ağlayarak ifade etme ihtiyacını kaldırmak olmalıdır.
ÇOCUK AĞLAYARAK NE MESAJ VERİR?
AĞLAMANIN bir fonksiyonu da var. Diyelim ki siz birisiyle tartışıyorsunuz. O size bağırıyor, siz de ona. Birden o kişi ağlamaya başlıyor. Sizde nasıl bir değişiklik olur? Ya da filmleri düşünün. Bir adam diğerinin başına silahı dayıyor ve adam ağlamaya ve yalvarmaya başlıyor. Neden? Sadece yalvarsa (sözlü iletişim), ağlamasa olmaz mı? Ağlama, beynin empatiyi yöneten kısmını harekete geçiriyor ve kişinin empati ile yaklaşmasını sağlıyor. Kişi ağlayarak, kendisinin anlaşılma ihtimalini arttırıyor. Dahası kişi ağlayınca gözleri sulanır. Sulanan gözün görme kapasitesi de azalır. Size saldırma ihtimali olan hiç kimse görme kapasitesini azaltmak istemez. Görme kapasitesini azaltıyorsa bir mesaj veriyordur: Ben sana tehdit değilim. Yani ağlama bir boyun eğme hareketidir, kişi ağlayarak hem size boyun eğer hem de sizin ona empati duymanızı sağlar.
Çocuklar da ağlayarak aslında sizin onlara acımanızı ve dolayısıyla istediklerini yaptırmak ister. Kızan ve bağıran bir çocuğa empati duymayabilirsiniz ama ağlayan çocuğa duyarsınız. Çocuklar da bunu bildikleri için istediklerini yaptırmak ve kurban rolünü oynamak için ağlar. Amacımız, onları susturmak değil, onlarla sağlıklı ilişki kurarak bu role girmesinin yolunu kapatmak olmalıdır.
Paylaş