Paylaş
Emre, 9 yaşında. Umarım 9 yaşındaki bir çocuk kafanızda canlanıyordur. Canlanmıyorsa, caddeye çıkınca küçük bir çocuğun yaşını sorun ve aşağı yukarı 9 yaşındaki bir çocuk ne kadar küçücük anlayın. (Tabii bu arada isimleri değiştirerek anlatıyorum.)
Emre ile aramızda şöyle bir konuşma geçti.
- İyiyim öğretmenim.
- Emine ile ilgili bir sorun olmuş anlatsana.
- Öğretmenim! Ben Emine’ye ilkokul birden beri aşığım. Sonunda bir mektup yazdım. Evine camdan girip, masanın üzerine bıraktım, öğretmenim. Mektubu babası görmüş. Okula gelmiş ve beni şikayet etmiş öğretmenim. O çocuğun bacaklarını kıracağım, demiş öğretmenim.
- Eee, ne yapacaksın şimdi?
- Bıraktım öğretmenim.
- Neyi? Emine’yi sevmeyi?
- Evet, öğretmenim.
- Hemen öyle bırakılıyor mu?
- Aslında bırakmadım öğretmenim, ama babasından korktuğum için öyle yaptım öğretmenim.
- Çok seviyorsun ha?
- Evet, öğretmenim. Sınıfta çoğu erkek onu seviyor.
- Gerçekten?
- Evet, öğretmenim
- Sen ne hissediyorsun?
- Diğerleri Emine’yi alacak diye korkuyorum öğretmenim. Emine’yi koruyorum ben öğretmenim. (Bu arada Emre’yi görseniz, o kadar küçük ki! Nasıl koruyor diye düşünüyorsunuz.) Zaten 6 tanesini bıraktırdım.
- Nasıl bıraktırdın?
- Dövdüm, öğretmenim.
- Nasıl?
- Polat dövüyor ya öğretmenim. Öyle öğretmenim.
- Sen Kurtlar Vadisi’ni izliyor musun?
- Evet, öğretmenim. Çok seviyorum.
- En çok neyi seviyorsun?
- (Emre konuşurken not alıyorum ve harfi harfine şöyle dedi) “Polat’ın öldürmesini seviyorum”
…… (Burada Müdür Bey ile birbirimize bakıyoruz, şaşkınlıkla. Sonra ben devam ediyorum)
- Emine seni seviyor mu?
- O Aydın’ı seviyor öğretmenim. Aslında biz Aydın’ı Derya’ya yakıştırdık öğretmenim ve Aydın da Derya diyor ama sanki Aydın da Emine’yi seviyor öğretmenim.
- Sen ne hissediyorsun bu durumda?
- Aydın’ı Emine’den uzak tutuyorum öğretmenim.
- Emine’ye aşkını söyledin mi?
- İkinci sınıfta öğretmenim arkasını dönünce yanına gidip, ‘Aşkım’ dedim bir kez öğretmenim.
- Ondan sonra?
- Başka demedim öğretmenim. Bir de mektubu yazdım işte öğretmenim.
- Peki, şimdi ne yapacaksın?
- Babasından korkuyorum bir şey yapmam. Zaten Emine ile ben ayrı okullara gideriz. O zaman bırakırım ama bu okuldayken severim öğretmenim.
- O da seni seviyorum dese, ne yaparsın?
- Dudaklarından öperim öğretmenim.( Yine Müdür Bey ile birbirimize bakıyoruz)
- Nasıl öpeceksin biliyor musun?
- Evet, öğretmenim.
- Nereden biliyorsun?
- Aşk-ı Memnu’dan ve Yaprak Dökümü’nden öğrendim öğretmenim. Onlar gibi öperim, öğretmenim.
- Sen çok dizi izliyor musun?
- Öğretmenim aslında ben sadece Kurtlar Vadisi’ni izliyorum, ama annem babam Aşk-ı Memnu’yu ve Yaprak Dökümü’nü izleyince ben de izliyorum.
- Annen baban izlemene izin veriyorlar yani?
- Evet, öğretmenim birlikte izliyoruz.
DİZİLER
Öğretmenler ile yaptığım çalışmalarda, öğretmenler öğrencilerin hayatları hakkında bilgi topluyor. Sürekli karşıma çıkan bir bulgu şöyle:
Çocuklar ödevlerini çoğu zaman anne ve babalarına soru sormak için ya da onların yanında olmak için oturma odalarında onlar ile yapıyor. Bu durumda çocuk anne ve babası ile bütün dizileri izliyor. Bu da çocukların davranışlarını olumsuz etkiliyor ve ödevlerini yapmasını engelliyor.
SINIF KÜLTÜRÜ
Emre okuldaki sınıf kültürü hakkında da çok şey anlatıyor.
Yakıştırma, bıraktırma, dövme gibi sınıf kültürleri oluşmuş.
Bu psikolojiyi yaratan diziler ve ailenin bilinçsiz tutumu.
YENİ KURALLAR
Zaten dizilerde kitap okuyan bir karakter göremezsiniz. Kültür Bakanlığı model olma yoluyla öğrenmeyi sağlamak için dizilerde kitap okuyan karakterlerin gösterilmesi konusunda yaptırım uygulamalı.
Aksi takdirde geleceğe umutla bakamayız.
Not: Emre ile konuşmam bana çok şey öğretti. Aşk küçük yaşta farklı tanımlanıyor, ama aşkın yaşı yok sanırım. Küçücük çocuk platonik aşkını nasıl da koruyor.
Paylaş