Dindarlar daha mı yalancı?

Bu sorunun yanıtını aramadan önce, ilk olarak dindarlık terimini açmak gerekiyor.

Haberin Devamı

 

Araştırmalara göre iki farklı dindar var. Birincisi, iç motivasyonlu dindar. Yani, Allah’a ve dine, sadece değerlerinden ve inancından dolayı bağlı olanlar.

 

Bu kişiler için önemli olan, kendi iç dünyasında dini yaşamak. Bu tür dindarların değerleri ve davranışları arasında tutarlılık oluyor. Mevlana gibi, Allah’ı sevginin kaynağı olarak görüyorlar.

 

Hangi dinden olursa olsun, yüzlerindeki nurdan onların dindar olduğunu anlıyorsunuz. Kendilerine bir saygı duyuyorsunuz.

 

DIŞ MOTİVASYONLU DİNDARLAR

 

Haberin Devamı

Diğeri de dış motivasyonlu dindar.

 

Bu kişiler de dini vecibeleri yerine getiriyor, ama bu tür dindarlar bilinçli ya da bilinçsiz olarak (aslında çoğu zaman bilinçsiz olarak) dindar olmanın yararlarından dolayı dindar oluyor.

 

Sağladığı huzur, sorunları kabullenme gücü, hayatta kalma mekanizması gibi.

 

Gönül ile değil, mantık ile dindar oldukları için Allah’ı bir korku unsuru olarak görüyorlar.

 

AHLAK VE DİN

 

Bu kişilerin davranışları ve değerleri arasında da genelde fark oluyor. Dini, günlük hayatta yaşamakta zorlanıyor. Ahlaklı olmak ile dindar olmak arasında ilişkiyi tam kuramıyor. Bu tür kişilerin yüzlerinde o nuru görmeniz de zorlaşıyor. Dini bir inançlar sistemi değil, bir görev olarak görüyor.

 

(Tabii bir de iş imkânı edinmek, çevre edinmek, destek görmek, ticaret yapmak gibi amaçlardan dolayı dindar olanlar var. Onları dindar kategorisine koymuyorum bile.)

 

İşte bu iki grup arasında yalan söylemek açısından büyük farklar. Araştırmalar çok açık gösteriyor ki dış motivasyonlu dindarlar daha çok yalan söylüyor.

Haberin Devamı

 

Aslında buna yalan söyleme değil de, gerçeği çarpıtma demek daha doğru olur.

 

 

FARKLI SEBEPLER

 

Gerçeği saptırmalarının farklı sebepleri var. Bu kişiler mantıksal olarak dindar oldukları için bu imaja ayak uydurmaları gerekiyor. Bu yüzden de kendilerini sürekli (yine çoğu zaman bilinçsiz olarak) iyi insan olarak gösterme eğiliminde oluyor. Bu da onları kendileriyle (ve başkalarıyla) dürüst olmamaya itiyor.

 

Bir insan dini yaşamaya çalıştığında, kendi iç dünyasında kendisini dindar olduğuna inandırmaya çalışıyor. Bu da negatif/kötü düşünceleri bastırma ve yok sayma eğilimine itiyor.

 

Örneğin, nefsini yönetmek yerine, yok sayıyor. Bu da hayatı tüm çıplaklığıyla ve dürüstlüğüyle yaşama şansını azaltıyor.

Haberin Devamı

 

Dinin gerektirdiği kolektif yaşamı yaşamaya çalışan bu tür dindarlar, sosyal normlara daha bağlı oluyor. Daha teslimiyetçi bir tavır sergiliyor. Diğerleriyle iyi geçinmek ve iyi insan olmak adına, olumsuz düşüncelerini aktarmayıp, sadece olumluları aktarıyorlar. Bu da gerçeği saptırma oluyor.   

 

DİNDAR OLMAK

 

Sonuç olarak, birçok dış motivasyonlu dindar hayatı tam gerçekliğiyle ve çıplaklığıyla yaşayamıyor.

 

Bazıları “Bu hiç dindar olmamaktan daha iyidir” diyor.

 

Bazıları “Mantıksal da olsa dini yaşama çabası takdire değer” diyor.

 

Bazıları “Bu ilk adımdır” diyor.

 

Bazıları “Ahlaklı ve iyi bir insan olmak, dindar olmaktır” diyor.

 

Seçim sizin.

Yazarın Tüm Yazıları