Paylaş
Benim merak ettiğim şey şu: Erdoğan, nasıl kahraman oldu?
EZİKLİK PSİKOLOJİSİ Mİ?
Bazı yazarlar, Erdoğan’ın kahraman ilan edilmesini, millet olarak diğer devletler karşısında hissettiğimiz eziklik psikolojisine bağlıyor. Buna çok katılmıyorum.
Zülfü Livaneli de bu konuda bir yazı kaleme aldı. “Başbakanın hareketi, Türk milletinin son yıllarda özendiği, dizilerdeki kabadayı erkeklerin özelliklerini yansıttı ve halkımız da bunu sevdi” diyor.
Kabadayılık anlayışının öne çıkmasını, son yıllardaki nüfus artışı ve şehirlere yapılan göçler ile oluşan yeni Türk kültürüne bağlıyor. Doğruluk payı var.
Kahramanlık, şu anda kabadayılık olarak kendini gösteriyor olabilir ama Türk kahramanlığının köklerinin, daha da geçmişe gittiğini düşünüyorum.
GÖÇEBE YAŞAM BİÇİMİ
Yaşam biçimi, toplumların kültürünü ve değerlerini belirliyor.
Çok disiplin gerektiren pirinç tarıma ile uğraşan Doğulu’ların çalışkan olması gibi.
Alman bir subay tarafından yazılan, 1878–1918 yıllarında Türkiye’yi anlatan “Türkiye ve Türkler” kitabını okuyorum.
Türk’lerin çoğu özelliğini, göçebe olmasına bağlıyor.
Örneğin, “Türk’ler genelde planlamayı sevmez,” diyor. Doğru!
Çünkü göçebelik çok da planlama gerektirmez.
“Kervan, yolda düzülür” diye bir atasözümüz var.
Atalarımızın, savaşçı ve göçebe olduklarını biliyoruz.
“Ah, Şu Biz Kara Bıyıklı Türkler” kitabı bu süreci detaylıca anlatıyor.
Göçebelik ve savaşçılık özelliği de kahramanlık ve onur kavramını ön plana çıkartıyor.
ONUR, BİZİM KARAKTERİMİZ
Tarımla uğraşan toplumlarda insanların tarlaları var. Özel mülkiyet var. Ev ve tarla sınırları belli. Hırsızlık ve mala tecavüz sınırlı. Başkasının toprağı üzerine hak iddia etmek zor. Anlaşmazlıklar sınırlı.
Ama göçebe olunca aynı şey geçerli olmuyor.
Sık sık gezmek, zor iklim şartlarına göre yeni yurtlar aramak gerekiyor.
Mallar ve hayvanlar taşınabilir olduğu için çalınma ihtimali yüksek. Yağma yapılabilir. Malları iyi korumak gerekiyor.
Bütün bunları yapabilmek için de iyi savaşçı ve güçlü olmak gerekiyor.
Bir savaşçının da en büyük varlığı onuru. Karşıdakine boyun eğmemek!
Onurunu kaybederse, zayıf görünür. Zayıf görünürse de hayatta kalamaz. Saldırılara açık olur. O zaman yapılacak en iyi şey, ne pahasına olursa olsun onuru korumaktır.
Atalarımız da tam olarak böyleydi.
Benzer şekilde yaşayan Kızıldereli’ler ve kovboylarda da aynı kültürel özellikler gözlemleniyor. Onların da ne kadar savaşçı ve onurlu olduklarını biliyoruz.
Bu yaşam tarzından dolayı onura verilen önem de genetik miras olarak bizlere geçmiştir.
Aslında bir zamanlar Türk sineması da bu onur konusunu çok isledi çünkü bizim kültüre çok uygundu.
O günkü özellikler bugüne kadar gelir mi? Evet, gelir.
“At, avrat, silah” lafını hala duyarız.
Bir Şamanizm inanışı olan kulak memesini çekip tahtaya vurmayı hala yaparız.
DAVOS OLAYI
Erdoğan’ın, Davos’ta sergilediği davranış, genetik mirasımız olan onur duygumuzun üzerine basmıştır.
Milleti tetiklemiştir. Atalarımızdan kalan duygusal fitil ateşlenmiştir. Bu çok duygusal bir süreçtir.
Bu da kendisini kahraman ilan etmemize yetmiştir, diye düşünüyorum.
Gerçi Erdoğan, kendisini kahraman ilan etmemize sebep olan sözlerini geriye almış ve öfkem moderatöre demiştir.
Aynı davranışı sekiz yıldır değil, tam seçim öncesi göstermiştir.
Ama olsun bir defa kahramanlık gösterdi ya bu bize yetmiştir.
Paylaş