Paylaş
Ben de onlara; aileyi, çocuğu ve dinamikleri anlamak için bazı sorular soruyorum. Örneğin, “Çocuğunuzun güçlü yanı ne”, “Çocuğunuz neyi yaparken mutlu oluyor” veya “Çocuğunuzun en büyük korkusu ne” diye soruyorum.
Bu sorulara maalesef çocuğu zaman kesin yanıtlar gelmiyor ama çocuğun sevdiği ve sevmediği yemekleri sorunca, kesin yanıtlar alabiliyorum.
Acaba neden ilk sorularıma kesin yanıtlar alamıyorum da yemek sorularına kesin yanıtlar alabiliyorum? Ben bir kişi hakkında ne bilirsem, onu yakından tanımış olurum? “Ben bu kişiyi tanıyorum” dediğimiz zaman, gerçekte ne kastediyoruz acaba?
KİŞİSEL ÖZELLİKLER
Northwestern Üniversitesinden Prof. Dan McAdams’a göre tanımanın üç basamağı var.Tanımanın en alt ve basit seviyesinde ‘kişisel özellikler’ var. Bu seviyede kişinin sadece ‘kişisel özelliklerini’ biliriz.
Sosyal, hareketli, duygusal, komik, içine kapalı, öfkeli gibi sıfatları kullanarak insanları tanımlayabiliriz.
“Ela’yı tanıyorum, çok duyarlı bir çocuk.”
“Fatma’yı tanıyorum, çok iyi niyetli bir insan” gibi...
(İnsanı tanımlayan 4500 tane sıfat varmış bu arada)
Bu özellikleri bilmek kolaydır çünkü gözlemlenebilir. Çocuğun patatesini sevdiğini bilmek kolaydır çünkü gözlemlenebilir.
Ama bir kişinin kişisel özelliklerini veya tercihlerini bilmek, tanımanın sadece ilk adımı. Yeterli değil.
KİŞİSEL DÜNYA
Bir kişiyi daha derinden tanımak için o kişinin ‘kişisel dünyasını’ da bilmek gerekiyor. Bu da ikinci basamak.
Mesela yüzleşemediği en büyük korkusu ne? Neden ders çalışmıyor acaba? Neden bilgisayarda çok zaman harcıyor? Hayatında ne yapmak istiyor? Kim gibi olmak istiyor? Utanç duygusu var mı? Pişmanlıkları var mı hiç? İçinde ne tür fırtınalar esiyor? Üzülünce veya öfkelenince, bu duyguyu nasıl yönetiyor?
En önemli değeri ne? 10 yıl içinde ne başarmak istiyor? Diğer insanların hayatında nasıl bir etki yaratmak istiyor?
Birçok öğretmen öğrencisini bu anlamda tanımıyor. Birçok yönetici çalışanını tanımıyor. Birçok aile çocuğunu tanımıyor. Birçok kişi, eşini tanımıyor.
Durum böyle olunca aralarında sağlıklı ve güvene dayalı bir ilişki kurulamıyor.
HİKÂYE
Tanımanın bir üst seviyesi daha var. Bu da üçüncü seviye.
Bir kişiyi tamamen tanıyorum demek, onun hikâyesini ve hikâyelerini bilmeyi gerektiriyor.
Sürekli ne tür hikâyeler anlatıyor? Hikâyelerde ve dolayısıyla hayatında bir bütünlük ve anlam var mı? Olaylara yüklediği anlamlar benzer mi?
Hayat ayrı ayrı oluşan olaylardan ibaret değil. Hayat, olaylara karşı bizim verdiğimiz tepkilerin bir bütünü. Kişinin hayatındaki bu bütünlük ne?
Dikkat edin; bazıları sürekli kahramanlık hikâyeleri anlatır, bazıları kurban hikâyeleri. Bazıları zenginlik hikâyeleri anlatır, bazıları başarı. Bunları neden anlatır? Neler olmuştur hayatında?
Siz de bu bayram sevdiklerinizle bu üç seviyede tanışın. Onların hikâyelerini öğrenin. Çoğu zaman bildiğimizi zannederiz ama asıl hikâyeleri aslında bilmeyiz. Kardeşinizle, annenizle, babanızla, eşinizle, çocuğunuzla, sevgilinizle tanışın.
Zaten ‘hikâyesini bilip de sevmeyeceğiniz’ kimse yoktur.
ÇOCUĞUNUZUN HİKÂYESİ NE?
Çocukları üçüncü seviyede tanımak, yetişkinleri tanımaktan zor olabilir. Çünkü çocuklarda, yetişkinlerde olduğu gibi daha bütüncül bir hikâye oluşmamış olabilir ama küçük hikâyeler ve anlam yüklemeler mutlaka olacaktır.
Aile bunları anlamaya çalışırsa, çocuğunu üçüncü seviyede tanımaya başlar.
Diyelim ki erkek çocuk annesine, “Ben anne olmak istiyorum” dedi. Anne ne yaparsa çocuğunu tanımaya başlar?
Anne, “Erkekler anne olamaz” deyip açıklama yaparsa, çocuğunu tanımamış olur. Ama anne “Neden anne olmak istiyorsun” diye sorarsa, yani çocuğun hikâyesini anlamaya çalışırsa, çocuğunu tanımaya başlar. Çocuk şunları söyleyebilir.
“Anne olursam, ben de istediklerimi yapabilirim.”
“Anne olursam, ben de dışarda çalışırım.”
“Anne olursam, ben de istediklerimi alırım.”
Anne çocuğuna daha da çok soru sorarsa, bu cümlelerin altındaki hikâyeyi anlamaya başlar. Çocuk kendini ‘güçsüz’ veya ‘yetersiz’ hissediyor olabilir, çocukta ‘fakirlik duygusu’ oluşmuş ve para kazanmayı istiyor olabilir, çocuk dışarda yeteri kadar oyun oynamamış olabilir. Çocuk anne olursa, bunları yapabileceğini düşünüyor.
Anne bunları anlamadan açıklama yaparsa, çocuğunun endişelerini anlamamış ve dolayısıyla onu tanımamış olur.
Ama cümlelerin arkasındaki hikâyeyi anlarsa, çocuğunu yetersiz veya güçsüz hissettiren şeyleri bularak ve onları değiştirerek, onunla ilişkisini güçlendirir ve çocuğun birey olarak büyümesine yardımcı olur.
Bu durumda hem sağlıklı hem de mutlu ilişkiler yaşanır.
Paylaş