Paylaş
Bu tanıma göre Antalya Havalimanındaki durum benim için tam bir skandal.
Bu skandal;rüşvet, kaset, seks ya da şike ile ilgili değil.
Küçük pet şişe suyun 4 TL olmasıyla veya Hürriyet Gazetesinin 2 Nolu dışhatlarda satılmıyor olmasıyla da ilgili değil.
Daha vahim. Bu skandal, havalimanının dokusuna ve DNA’larına işlemiş çalışanların tutumları ve çalışma kültürüyle ilgili.
İLK UÇUŞ
İlk defa Antalya Havalimanı dışhatlardan uçuyorum. Binadan içeri giriyorum.
Sadece üç tane güvenlik makinesi faaliyet gösteriyor. Doğal olarak da uzun kuyruk var.
Önümde 5-6 kişilik Rus bir grup duruyor.
Güvenlik görevlisieliyle kutuyu göstererek Rus bir kadına, Türkçe bilmediğini varsayarak ‘Teyze kutuyu şuraya koy!’ diye emir veriyor.
Kadın da ‘Tamam, koyuyorum’ diyor.
Güvenlik görevlisi Türkçe bilen Rus karşısında utanmış olmalı diye düşünüyorum ama yüzünde bir utanma ibaresi göremiyorum.
ACELE
5-6 kişilik grup çok oyalanınca, güvenlik görevlisine kibarca ‘Biraz acele etmelerini söyler misiniz?’ diyorum.
‘Acelen varsa erken gelseydin, kardeşim!’ demesin mi?
Şok oluyorum.
‘Sizin bunu demeye hakkınız yok’ diyorum. Tartışıyoruz. Ama uzatmıyorum.
Güvenlik makinesinden geçiyorum. Bir güvenlik görevlisi diğer güvenlik görevlisi arkadaşına bağırıyor.
‘Oğlum nerdesin ya? Biriktiler buraya görmüyor musun’ diyerek kalabalığı gösteriyor.
KONTUAR
‘İnsan ruh halini dış olaylardan bağımsız olarak değişitirebilir’ düşüncesiyle, valizlerimi alıp kontuara gidiyorum. Bir tanesiniveriyorum. Diğerini kırılgan olduğu için başka kontuara götürüyorum. Görevli ‘Tamam. Şuraya koy” diyor.
Koyuyorum. Üç beş saniye orada bekliyorum. Bu nezaketten uzak emire karşı bir tepki versem mi diye düşünüyorum. Ama sonra yine gereksiz buluyorum.
(8 yıllık eğitimin başaramadığını 10 dakika içinde başaramam diye düşünüyorum.)
Sonra yine bir Rus kadın geliyor. Ona da Rus kadınları ile ilgili varsayımlarını yansıtan malum bakışla ‘Tamam, şöyle koy’ diyor görevli.
BİR BAĞRIŞ
Sonra güvenliğin orada bir bağrış duyuyorum. Kumral bir adam güvenliklere bağırıyor.
Ama çok da ilgilenmiyorum. (Ama olayın aslını sonra öğreniyorum.)
MÜDÜRLE GÖRÜŞME
Bir görevliye ‘Yetkili müdür ile görüşmek istiyorum’ diyorum.
‘Gel’ diyor.
İmza atıp bir yerlere giriyoruz. Bakıyoruz odada müdür yok.
Ne yapacağız?
Biz buradan arayamayız. Danışmaya gidin.
Birazcık sorumluluk alırlar diye düşünüyorum ama nafile. Başka yere yönlendiriyorlar.
Danışmaya gidiyorum. Bir numara veriyorlar. Arıyorum.
‘Müdür yok. Ama nöbetçi müdür var. O da iç hatlarda. Oraya gitmeniz lazım’ diyor.
‘Allah aşkına. Şimdi ben dışhatlardan çıkıp oraya mı gideceğim?
‘Bekleyin gelir’ diyor. Bir kültür bu kadar sorumluluk almama üzerine kurulu olamaz. (Bir vaka olarak inceleyip örgüt kültürü dersinde örnek verebilirim diye düşünüyorum.)
‘Numarası yok mu?’ diyorum. Bir numara veriyor. Arıyorum.
NÖBETÇİ MÜDÜR
Nöbetçi müdüre sonunda ulaşıyorum. Bir şikayetim var diyorum. Nedir olay diyor?
Olay yok diyorum. Benim sorunum kişiler ile ilgili değil. Burada çalışan personelin genel tutum ve tavırlarından ve işletme kültüründen şikayetçiyim.
Nasıl yolculara hor davrandıklarını, nezaketten uzak tavırlarını, mutsuz yüzlerini anlatıyorum.
Nöbetçi müdür ‘Haklısınız. Eğitim veriyoruz ama yine oluyor’ diyor. Sonunda bir kişi sorumluluk aldı diye seviniyorum.
‘Buraya yılda 2.5 milyon turist geliyor. Bu şekilde karşılayamayız, uğurlayamayız.
Ben bir Türk olarak bundan utandım ve kendimi sorumlu hissediyorum’ diyorum.
‘Size gerçekten çok teşekkür ederim. Hemen ilgileneceğim’ diyor.
BAĞRIŞIN SEBEBİ
Uçağa doğru yol alıyorum. Biraz önce bağıran kumral adamı görüyorum. Tekerlekli sandalyede oturuyor.
Olayın aslını öğreniyorum.
Kendisi 3 ay önce ameliyat olmus. Uyluk kemiklerini alıp platin koymuşlar. Koltuk değnekleri makineden geçirken, ayakta durmak için başının üstündeki demirlere tutunmuş. Bunu gören bir güvenlik görevlisi kadın da onu turist sanarak “Ne yapıyor bu salak?” demiş. Bunu duyan adam da “Sen kime salak diyorsun” demiş. Tartışma başlamış.
Böyle bir çalışma kültürü olabilir mi?
YAKIŞIYOR MU?
Turizm şehri olan Antalya’da bu kadar kötü hizmet sunan, yolculara ‘sen’ diye hitap eden, Rus turistlere aşağılayıcıtavırlar ile emir veren ve yaptığı işin önemini algılayamayan bu havalimanından ben bir Türk olarak utandım.
Bir turist için en önemli değer hizmet. Bu hizmet anlayışı ile turizmciler birinci sınıf turist gelmiyor diye ağlamaya devam edecekler.
İştebir gülümsemenin ülkenin kaderini nasıl etkilediğini anlamayan (kelebek etkisi) yöneticilerin ve çalışanların, turizmin sonunu nasıl hazırladığına dair güzel bir örnek.
Bana göre bu en büyük skandal. Bindiğin dalı kesmek böyle bir şey.
Bakalım kimler nasıl önlem olacak?
Tartışmalara katılmak ve yorumlar için www.facebook.com/bolatozgur adresindeyim.
Paylaş