Paylaş
(Konumuz kaçak elektrik kullandığı için dört gün hapis yatan görme özürlü Dursun Amca. Ama konuya biraz dolambaçlı ve kişisel gireceğim.)
Belçika’da yaşayan ağabeyim büyük bir kaza geçirmiş ve ölüm tehlikesiyle yoğun bakıma alınmıştı.
BEN GİDİYORUM
Aileme “İngiltere’de acil bir işim çıktı” diyerek, ilk uçakla Belçika’ya gittim.
Ağabeyimin bir türlü iç kanaması durmuyordu. Kendisine 14 ünite kan verilmişti. (Bedendeki kan miktarı 12 ünite.)
Doktor “%40 yaşama ihtimali var” diyordu.
Ağabeyimin güçlü olduğuna inanıyor. O duymasa da yoğun bakıma girip onunla konuşuyordum.
YOĞUN BAKIM
Günde iki defa yoğun bakıma girmeme izin veriyorlardı. Diğer tüm saatlerde ve gece hastaneden gelecek kötü haber korkusuyla kalbim sürekli çarpıyordu.
Özellikle ilk iki gün doktoraların karamsar konuşmaları, ne kadar o düşünceyi kafamdan çıkarmaya çalışsam da ağabeyim cenazesi ile Türkiye dönme ihtimalini aklıma getiriyor, dünyam kararıyordu.
Tabii bir taraftan ailemi arayıp hiçbir şey yokmuş gibi neşeli konuşuyordum, İngiltere’de havalar güzel falan diyordum.
Diğer taraftan da ağabeyimin telefonundan onun ağzıyla aileme mesaj atıp “Ben iyiyim” diyordum.
Sporcu olmanın, içki ve sigara kullanmamanın verdiği avantajdan olsa gerek, mucizevi bir şekilde ölüm tehlikesini atlattı ve beş gün sonra yoğun bakımdan çıktı.
HASTANE HAYATI
Ama yoğun bakımdan çıkış uzun bir hastane hayatının başlangıcıydı.
Ağabeyimin ve benim 5 aylık hastane hayatımız başlamıştı.
Hamme’de yaşayan yüreği tertemiz arkadaşlar ve dostlar sayesinde ağabeyim hızlı bir şekilde iyileşiyordu.
Ağabeyim hastanede yatarken, ben de her sabah yanına gidiyor, onunla zaman geçiriyor, hastanede kalmak mümkün olmadığı için akşam da eve dönüyordum.
UZAKTAN ÇALIŞMA
Bu arada da hastanede kendime bir masa bulmuş, Türkiye’de yarım kalmış işlerimi bilgisayardan halletmeye çalışıyordum. Tabii ki buna 5 ay boyunca okuduğunuz yazılar da dahil.
Ailemiz üzülmesin diye bu olayı onlardan saklamıştık. Ama bunu sadece 3 ay başarabildik.
Bu kaza hayata dair bakış açımı tamamen değiştirdi. Ama toplam 7 aylık Belçika yaşantım beni derinden etkilemiş ve Belçika’daki sosyal devlet sistemi, ileriye dönük fikirlerimi ve ülkem için beslediğim ideallerimi büyük ölçüde şekillendirmişti.
İleride vereceğim kararlarının çoğunun iz düşümlerini Belçika’da bulacağımı çoktan biliyordum.
Gerçek bir sosyal ve hukuk devletinde yaşamanın tadını bir kez tatmıştım.
DURSUN AMCA
Ama Dursun Amca sosyal ve hukuk devletinde yaşamıyor. O Türkiye’de yaşıyor.
O egolar, ihtiraslar, güç ve koltuk savaşları arasında yaşıyor. Yoksulluk içinde yaşıyor.
Elektrik parasını ödeme şansı yok.
Ayrıca Dursun Amca görme engelli.
Devlet ona sahip çıkmıyor. O görünmez bir adam. Belediye bir de çıkıyor “suç suçtur” diyor.
Evet, öyle ama devlet üzerine düşeni yapmayınca, vatandaş kendi sistemini kurmak zorunda kalıyor. Kendini görünür kılıyor.
Halk ise sosyal ve hukuk devleti olma talebinde bulunmuyor. Halk birbirini kazıklama peşinde.
Sahte altın yapan mı dersin, kıymaya böbrek yağı koyan mı, tavuk kemiklerinden sosis yapan mı, baklavaya Antep fıstığı yerine, bezelye koyan mı?
Bütün sahtekârlıklar mevcut.
Allah aşkına, Türkiye’nin en büyük sorunu bu değilse nedir?
Not: Ağabeyim iyileşti ve şimdi aslanlar gibi (pardon kanaryalar gibi) geri döndü.
Kısacası, efsane geri döndü.
Paylaş