Zırvalama özgürlüğü (2)

[Şu soruları ta lise dönemimden beri hep sordum, ama daha şu ana kadar tatmin edici bir cevap alamadım ve akrabalarım arasında bile yeterince anlaşılamadım: Ben "Türk’üm" demeye mecbur muyum?

Türk olmadan da veya "Türk’üm" demeden de mutlu olamaz mıyım? (Türk olmadığı halde) "Türk’üm" diyeni tebrik eden zihniyet acaba neden (Türk olmadığı için) "Ben Türk değilim" diyecek cesareti gösteren insanları düşman ilan edebiliyor? Bu taassup, bu dar kafalılık ve tahammülsüzlük nereden kaynaklanıyor? Eğer ben Türk değil, Arap olduğumu söyler, Arap kültürünü benimsersem sizin bir Türk ve Özdemir İnce olarak neyiniz eksilir, size ait olan hangi değeri gasp etmiş olurum?

Tabii son 80 yılda uygulanan faşizan siyaset semerelerini verdi maalesef ve bölgemizde "Ben Arap’ım" diyebilecek babayiğitlerin sayısı sıfıra yakın. En cesurlarımız, o da benim gibi ukalaların soruları karşısında biraz utandıkları zaman "Arap kökenli" olduklarını söyleyebiliyorlar. Bu son sözlerimle sizi belki (istemeden) sevindirdim, ama acı gerçek bu.]

IRKÇI ÖFKE

Mesajın son cümlesi gönderenin zihinsel sağlığını ayna gibi yansıtıyor. Müthiş bir ırkçı öfke içinde. Mesajını da bu nedenle yayınladım. Irkçılığın yarattığı intikamcı eziklik duygusu insanın zihin ve ruh sağlığını altüst ediyor.

Mesajı bir gazete yazarı kendi köşesinde her cümlemi, her görüşümü saptırarak yazsa, bunu anlarım. Ama mesaj sahibi kendi uydurmalarını okumam için bana gönderiyor.

20 Mayıs 2009 tarihli yazımda, Mersin’in kuruluşuyla ilgili belgelerin Türkmen köylülerde olamayacağını yazdıktan sonra "Lazkiye’den gelen Nusayri Fellahların Türkmen köylüden farkı yoktur" diye yazmışım. Yani onlarda da belge yoktur, diyorum.

Bizim Arap-Nusayri Mersinli kazı koz anladığı için, Nusayri Arapların "Türk" olduğunu ileri sürdüğümü sanıyor. Liseyi Mersin’de bitirmiş ama hálá Türkçe öğrenmemiş.

KAÇ KEZ YAZDIM

Mersin’de yaşayan Laskiyeli Nusayriler, Türkmenler ve Hıristiyan Araplarla birlikte Mersin kentini kuran ve halkını oluşturan üç unsurdan biridir. Geldikleri Laskiye de, yerleştikleri Mersin de Osmanlı toprağı idi. Nusayrilik de Alevi içinde yer alır ama Anadolu Aleviliğine benzemez. Mersin, Tarsus, Adana ve Hatay’da yaşayan Arap kökenli vatandaşlarımızın çoğu Nusayri’dir. Bunu da kaç kez ben yazdım.

Cumhuriyet’in kurulmasından sonra yeni rejim ve topluma entegre olmak zekásına sahiptiler. Mersin’in siyasal hayatına her zaman katılma iradesine ve olanağına sahip olmuşlardır. Ünlü Nusayri Araplardan Zeki Budur (Beddur) 14 Mayıs 1950’den bir iki gün önce CHP’den istifa edip DP’ye geçtiğine göre tek parti CHP’sinin içinde de yer alıyordu. İstifasını açıkladığı DP mitingine katılan 13 yaşında bir DP sempatizanı olarak bu duruma çok şaşırmıştım. "Ben CHP’deydim ama gönlüm sizinleydi" diyordu.

BAŞKAN DA NUSAYRİ

Nusayri Araplar şu anda bütün siyasal partiler içinde yer alırlar ama çoğunluğu CHP sempatizanıdır. Üçüncü kez Büyükşehir Belediye Başkanı olan Macit Özcan Arap kökenli bir Nusayri’dir. Başarılı olduğu için üçüncü kez seçim kazandı. Belediye başkanları arasında birçok Arap kökenli Nusayri bulunmaktadır. Sayıları nüfus oranlarının çok üzerindedir. Hepsinin yurttaşlık bilinçleri çok yüksektir. Ve bildiğim kadarıyla önce Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı sonra da Nusayri inançlı Arap kökenli olduklarına inanırlar.

Verimli bir tarlaya girdik. Hesaplaşmayı sürdüreceğim.
Yazarın Tüm Yazıları