31 Ekim 2008 tarihli Hürriyet Gazetesi’nin 21. sayfasında yayınlanan, Canan Korkmaz imzalı ve "Konsolos: Atatürk Yoksa Bayrak Var" başlıklı haberi birlikte okuyalım:
"TÜRKİYE’nin Chicago Başkonsolosu Kenan İpek’in Cumhuriyet’in 85. yılı şerefine verdiği resepsiyon, Atatürk resmi bulunmadığı için gerginliğe sahne oldu. The Union League Club’ta verilen geleneksel Cumhuriyet Bayramı resepsiyonunda her yıl Atatürk’ün resminin olduğu podyumda bu yıl Atatürk resmini göremeyen davetliler, Başkonsolos Kenan İpek’e bu değişikliğin nedenini sordular. Bu soruya sert tepki gösteren İpek, ’Atatürk’ün resmi yok ama bayrağımız var’ demekle yetindi ve davetlilerin ısrarı üzerine ’Çok istiyorsanız gidin getirin’ dedi. Bunun üzerine araya giren Konsolos Yardımcısı Azize Sargın, ’Merak etmeyin getiririz, unutulmuş’ diyerek davetlileri yatıştırdı. 20 dakika sonra getirilen Atatürk portresi alkışlarla karşılandı."
* * *
Aynı konuda, benzeri bir haber de İsveç’in başkenti Stockholm’den geldi. İsveç’te yaşayan bir gazeteci arkadaşımız, "Cumhuriyet Bayramı Kutlamaları" ile ilgili gözlemlerini yazıyor. Onu da birlikte okuyalım:
"İsveç’te 22 yıldır yaşıyorum. Gazeteci olarak yaklaşık 20 yıldır girmediğim yer kalmadı. Özellikle Türkiye Cumhuriyeti’nin var oluşu ile yakından ilgili olan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nın, Türkiye’deki kutlamaların yüzde 1’ine dahi ulaşamadığına tanık oldum.
Özellikle Türkiye’nin Stockholm Büyükelçiliği bu günde çok kötü bir sınav veriyor. İsveçli, yabancı diplomatlar ve Türklere kutlama resepsiyonu verilmiyor mu? Hem de Türk mutfağından kurulu mükemmel sofralar kurularak harika bir şekilde. Yıllardır kendime sorarım; buraya gelen Türk’üne, İsveçlisine, yabancı diplomatına neden burada toplanıldığını anlatan bir mesaj verilmiyor? Bu bayram sadece yemek yenilen, içki içilen, sohbet edilen bir bayram mı?
Bir Türk gazetecisi olarak haberimin konusu Cumhuriyet Bayramı olduğu için bu bayramın olmazsa olmazlarından olan Türk bayrağını bizzat Büyükelçi’ye giderek ısmarlamam beni çok üzdü. Çünkü bir gazetecinin görevi duyduğunu, gördüğünü gözlemleyerek yazmaktır. Ancak bir gazetecinin haberini kotarabilmek için Büyükelçi’den bayrak istemesi kadar acı bir durum olamazdı. Hele Büyükelçi’nin, ’Bayrağı şimdi nereden bulacağız’ şeklindeki yaklaşımı da sanırım Cumhuriyet’in 85. yılında kullanılan günün gafı niteliğindeydi. Hep merak etmişimdir: Neden Cumhuriyet’i böyle onurla, gururla, coşku ile kutlamada çekingeniz. Haberlerimizde hep coşku kelimesini kullanıyoruz. Ancak görüntülerde bunu yaşamak pek öyle olmuyor. Gelecekte daha coşkulu, daha samimi duygularla nice Cumhuriyet Bayramlarını kutlama dileği ile..."
* * *
Arkadaşımızın kaygı ve yakınmalarını, kuşkularını anlamakta hiç zorlanmıyoruz. Alışageldiğimiz düzenin dışına çıkıldığı ya da o düzen eksik kaldığı zaman, çok haklı olarak, iktidar partisinin ideolojisinden, bu ideolojinin bürokratlar üzerinde yarattığı baskıdan kuşkulanmaya başlıyoruz.
Bu iki örnek belki çoğaltılabilir. Bu nedenle Dışişleri Bakanlığı, ulusal bayramlarımızın dış temsilciliklerde nasıl kutlanacağına dair bir yöntem belirlemesi gerekir. Bir yönetmelik! Çünkü kimi yerde bayraksız ve kimi yerde de Atatürk’süz ulusal bayram olmaz!