GENÇ ve değerli yazar Hürriyet Yaşar, "Yiğit iken ölenlere" (Can Yayınları) başlıklı bir antoloji gönderdi. Antoloji, 12 Mart Öyküleri’nden oluşuyor. 30 yazar, 30 öykü!
Kitabı elime alıp alt başlığını okuyunca, içinde hemen Nezihe Meriç’in "Tan’ın Öyküsü"nü aradım. Öykü vardı. Bu beni çok sevindirdi.
* * *
11 Ağustos 1971 günü, saat beşe doğru, Bodrum’da, o dönemin ve bütün dönemlerin en güzel barı Han’da Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından gözaltına alındım. Büyük ve uzun bir masanın çevresinde toplanmış, Mikis Theodorakis’in "Z" adlı plağını dinliyorduk. O gün Fransız dostlarımız getirmişti Ülker’le evlenme yıldönümümüz için. Ülker henüz gelmemişti. Gözaltına alınmak şaşırtmadı beni. Bekliyordum.
Öykünün benimle ilgili bölümü önemli değil. (Başladığım ama bir türlü bitirmeye cesaret edemediğim bir yazı.)
Bundan sonrası oğlum Tan’la, Tanbey’le ilgili.
* * *
Beni önce İzmir’e, sonra Ankara’ya götürdüler, Ankara’da Yıldırım’a tıktılar. Birkaç gün sonra Ülker ile Tanbey, Ankara’ya gelmişler. Ve polislerin evi aramaya gelmelerini beklemeye başlamışlar. Tanbey o sırada 8 yaşında. Üçüncü sınıfa geçmiş. Annesine beni neden gözaltına aldıklarını soruyor. Ülker, "Babana soru soracaklar" diye yanıtlıyor. "Eve gelip bize de soru soracaklar" diyor.
Tan’ı bir düşüncedir alıyor. "Anne, polislere söyle bana dördüncü sınıftan soru sormasınlar" diyor.
Nezihe Meriç, 1978 yılında bu cümleden yola çıkarak 12 Mart dünyasını yansıtan yürek buran müthiş bir öykü yazdı. "Dumanaltı" adlı kitabında yer alan öykü şöyle bitiyor:
"Tan gülecekti, dudağının kenarında bir kırışık belirirken kayboldu; sıkıntı, tasa üstün geldi.
- Anne, polisler bana da soru sorarlar mı?
- Sorabilirler. Bana öyle çok soru sordular ki, sana kalmış olabileceğini sanmıyorum. Keşke, ayol biraz da Tan’a saklayın, deseydim.
- Anne, sahi bana da sorarlar mı?
- Sorsunlar hayatım, ne var bunda? Korkacak bir şey yok ki!
- Ama anne, bana üçüncü sınıftan sorsunlar. Biz daha dördü okumadık ki!
O zaman dayanamadım işte. Sarıldım oğluma. "Ah canım benim!" diye inledim. Elimde değildi inlememek. Yorgundum. Sinirlerim haraptı. Birikmiş tüm sıkıntıları, kırgınlıkları, acıları, hırsları, gerginlikleri bir araya toplayarak hüngür hüngür ağlamak istedim. Yapamadım. Katıldım kaldım."
* * *
"Yiğit iken ölenlere"de yer alan 30 yazarın çoğu 12 Mart zulmunü hem içeride, hem dışarıda bizzat yaşadılar. Erdal Öz, Demirtaş Ceyhun, Aziz Nesin, Sevgi Soysal, Fakir Baykurt, Oktay Akbal, içerideydiler. Ama o dönemde dışarıda olmak da "içeride olmak" gibi bir şeydi. 1971’de doğanlar şimdi 37 yaşında!