ADAM arabasını demircinin önünde, yolun ortasında park etmiş. Yol, tek yön ve dar. Sadece bir araba geçebilir. Durumu görünce durdum ve olacakları düşündüm.
Arabanın kornasını çaldım. Demircinin önünde dört beş kişi sohbet etmekteydi. Aralarından biri, yandaki yolu işaret etti. Yani geliş yolunu, ters yönü. Bir kez daha düdük çaldım. Adam elini "Sıktın ha!" türünden salladı.
Bunun üzerine arabadan indim. Böyle durumlarda arabadan inmek meydan okumaktır.
"Arabanız yolu tıkıyor, lütfen çekin buradan!" dedim.
"Yahu sen ne laf anlamaz adamsın be, ille buradan mı geçmen lazım, işte yol boş."
"Orası ters yön!" dedim.
"N’olmuş yani ters yönse? Saçı sakalı ağarmış adam senin gibi mi davranır?"
Bu sırada biri gelip kulağına bir şey söyledi. Koluna girip götürdü. Başka biri gelip adamdan araba anahtarını aldı. Yanıma gelip:
"Siz onun kusuruna bakmayın" dedi ve arabayı biraz ilerde uygun bir yere çekti.
İşte size ülkemizin yeni insanlarından biri. Tartışma biraz daha uzasa, bana, "Oruçlu ağzımı bozdurma bana!" diye çıkışıp burnumun üzerine yumruğu indirebilirdi.
RAMAZAN AZIKLARI
Migros, Carrefour, Metro gibi süpermarketlerde, ramazandan bir hafta önce başladı operasyon: Mağazaların en görünür yerlerine ramazan erzak paketleri yığıldı.
Kaymakamlıkların, belediyelerin, AKP örgütünün dağıttığı pusula ya da kartlarla bu türden süpermarketlere gidenler ramazan azıklarını aldılar. Ne bu avanta kartlarını dağıtanlar, ne bu kartları alıp azık paketlerini verenler, ne de bu paketlerin içindekileri mideye indirenler bu işin etik ("ahlak felsefesi" demektir) ve dinsel yönünü düşündüler. Azık paketlerinin bedelini kim ödedi, hangi parayla ödedi. Halkın ödediği vergilerle, kendi politik çıkarı için azık paketleri dağıtmak günah değil midir?
AVANTAYLA YAŞAYANLAR
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, AKP sayesinde ikiye ayrılmış durumda:
1. Alın teri ile kazandıkları paranın vergisini dürüstçe ödeyenler;
2. Vergi vermeyen, sağlık sigortası ödemeyen, hükümet ve belediyelerin dağıttığı avanta ile yaşayanlar. (Zenginlerin nasıl zenginleştiği ayrı bir fasıl!)
En küçük kazancının bile vergisini veren, sigortasını ödeyen, böylece bilinçlenen ve bilinçlendikçe özgürleşen bireyleşmiş vatandaşlar olmadan demokrasi yaşayamaz. Emre Kongar’ın dediği gibi, demokrasi ancak ulusal bilince dayalı, insan haklarını özümsemiş, demokratik, laik, kentsel ve endüstriyel ahlak sayesinde yaşayabilir.
ÖZÜRLÜ YIĞIŞIMLAR
1950’den bu yana iktidara gelen sağ partiler demokratik insan’ı hedeflemediler. Çünkü bu türden insanlar bir gün kendilerine oy vermeyebilirdi. Buna karşılık feodal düzenin, törelerin, tarikatların, hurafelerin yönlendirdiği, ulusal bilinç bakımından özürlü yığışımları öne çıkardılar ve bu yığışımların oy verdiği seçimleri demokrasinin tek ölçüsü haline getirdiler. Bana yoluma ters yönden devam etmediğim için horozlanan adam, bu yığışımın bir parçasıydı. Bu zihniyet sadece benim değil bütün ülkenin ters yönden ilerlemesini istiyor!
* * *
Bu olay geçen yıl olmuştu. Dün de biri 09 plakalı arabasını üzerime sürüp "Aval aval ne bakıyorsun be adam, önüne baksana!" diye çıkıştı. O sırada arabamın kapısını açıyordum!