HASAN Bülent Kahraman biraderim 4 Haziran 2004 tarihli Radikal Gazetesi’nde yayımlanan ‘Din İşi Demokrasi İşi’ başlıklı yazısında Türkiye’nin laiklik ve demokrasi hallerini ele alıyor.
İşin sonunun kavgaya varması çok zayıf bir olasılık olduğu için Hasan Bülent’in adını veriyorum. Evet, Hasan Bülent biraderimin yazısını şöyle özetleyebiliriz: Türkiye’de ‘devletçi laisizm’ uygulanmaktadır; devlet din eğitiminden elini çekmeli ve bu işi cemaatlere bırakmalıdır. Nasıl bırakılması gerektiğini de Fransa ve ABD örnekleriyle açıklıyor.
* * *
H.B.Kahraman, Fransa’dan işimi kolaylaştıran bir örnek veriyor: ‘...Fransa’da birçok lisenin üstünde ‘laik lise’ yazar’ diyor.
H.B.Kahraman, Paris’e bir gidişinde geleneksel Paris mahallelerine gidip otellere bir baksın. Giriş kapısının iki yanında emaye bir tabela üzerinde şöyle bir yazı okuyacaktır: ‘Gezginler için odalar! Akarsu, banyo, tuvalet!’
‘Chambres pour les voyageurs!’ yani ‘Gezginler için odalar!’ deyişi turist sözcüğünün henüz kullanılmadığı, otel odalarında genellikle tuvalet, banyo ve lavabonun bulunmadığı dönemlere, 19. yüzyıl sonlarına aittir. Tıpkı, devlet ile kilisenin ayrılmasından (5 Aralık 1905) ve kilise ile Fransız hükümetinin yaptıkları dinsel barıştan (1924), yani okulun laikleşmesinden önceki döneme ait ‘laik okul’ deyişi gibi. (Tıpkı resmi binalarımızın bazılarının alnacında duran Cumhuriyetin’in 75. yıl kutlamalarından kalma yazıtlar gibi.) H.B.Kahraman, Fransa’da din eğitimi konulu yazılarımı atlamış galiba. Fransa’da ne imam hatip benzeri okullar (petit seminaire’ler 70’lerin başında kaldırıldı), ne de din dersi vardır. İslamcı basının ‘kilise okulları’ dediği okullarda da laik ve klasik okulların müfredatı uygulanır. Kilise, okulun binasının sahibidir, o kadar! Bana inanmıyorsa, İstanbul’daki Fransa Başkonsolosluğu’nun eğitim ataşesine sorsun! Ha, sözünü ettiğim otellerden birini 20. arrondisment’daki Gambetta Alanı’na çıkan Rue des Pyrenees’de bulabilir.
* * *
Şimdi benim bölgem Fransa’dan Hasan Bülent’in bölgesi ABD’ye geçelim. Bu alanda da Hasan Bülent biraderime itirazım var. ABD devleti ve eyalet toplumları ile Türkiye’yi ve toplumunu karşılaştırmak kadar büyük yanlış olamaz. Neden?
Türkiye Cumhuriyeti yeni bir başlangıç yapmış olsa da Osmanlı-Türk devlet geleneğinin ve onun halkının (halklarının) mirasçısıdır. Bu devlet, göçebe Türk aşiretlerini ve fetih topraklarının milletlerini bir arada tutmak zorunluluğunun yarattığı merkez otoritesine dayanan bir devlettir. Osmanlı Türk’ü de, Cumhuriyet Türk’ü de devleti böyle anlamıştır.
ABD eyaletleri ise böyle bir merkezi otorite, dinsel baskı ve ayrımcılık yüzünden Avrupa’dan kaçan göçmenler tarafından kurulmuştur. ABD’nin anayasasını yazan Kurucu Atalar bu göçmenlere güvence vermek ve geçmişin kötü anılarını silmek için göç yerleşimlerinden itibaren cemaatlerin denetimi altında olan dinsel eğitimi cemaatlere bırakmıştır. ABD sistemini Türkleştirmek de Türkiye’nin sistemini Amerikalılaştırmak da tehlikelidir. Her ikisi için de yıkım olur!
İşte bu nedenle, bu türden mekanik karşılaştırmaları değerli biraderim H.B.Kahraman’a yakıştıramıyorum!