Vicdan azabı olarak sol

TÜRKİYE İşçi Partisi 1975 yılında tekrar kuruldu. Ancak "Herkes emeğinin karşılığını alacak!" ilkesine karşın (belki de bu yüzden) seçimlerde hiçbir varlık gösteremedi. 12 Eylül döneminde (1981) öteki partilerle birlikte kapatıldı.

Türkiye İşçi Partisi’nin halk huzurunda boğulmasında Adalet Partisi ve CHP’nin ortak günahı unutulamaz. Bu infazda TİP’in içindeki Kürtçü fraksiyonun ve yabancı gizli servislerin dışardan oynadığı rolü ancak tasavvur edebiliyorum.

Türkiye İşçi Partisi sayesinde, Türkiye, TBMM tarihinde ilk kez gerçek bir halk muhalefetiyle tanıştı. Ve asıl önemlisi: Halkın, emeğinin karşılığından çok fazlasını istediğini öğrendik!

EMEĞİN KARŞILIĞI!

Gelişmiş toplumlarda halkın sempatisini kazanan, çekici güç oluşturan ve iktidar kapısını açan "Herkes emeğinin karşılığını alacak!" ilkesi, Türkiye’de neden iktidar kapısı kapatıyor sola? Çünkü herkesin emeğinin karşılığını alması hukuk, kalıcı adalet ve program düzenidir. Köylülükten kurtulmamış, gerçek işçi sınıfının var olmadığı toplumlarda sol partilerin demokratik seçim şansı yoktur. Böyle toplumlarda sol ancak ihtilal marifetiyle iktidara gelmiştir.

Artık "üretim araçlarının kamusal mülkiyeti" ilkesinden vazgeçildiği için ihtilal de gereksizleşmiş durumda. Ama emekçi sınıfların sömürülmesi devam ediyor. Sadece Türkiye’de değil kapitalist Batı’da da. Yeni bir politika işte böyle bir zemin üzerine inşa edilecek. Batı’da bu yapılmaya çalışılıyor. Ama üretim araçlarının mülkiyeti sorunu tekilleştiği için cephane çok az. Yeni bir boyutun keşfi gerekiyor, ama bu Tony Blair’in yolu değil.

SON TERCİH; SOL

Tarih boyunca görülmüştür ki "sol", seçmenin ilk değil son tercihidir. Böyle olmasaydı Marx, Engels ve öteki önderler, kitlelerin bilinçlendirilmesinden söz ederler miydi? Demek ki solda bireyin hem bireysel hem de sınıfsal bilincini keşfetmesi gerekiyor. Sağda böyle bir bilinç gerekli değildir, içgüdüler yeterlidir.

Türk seçmeninde böyle bir bilinç var mı? Yok! Bilincin inşa edilecek bir zemini var mı? Yok! Solu suçlayanlar ilkin bunu incelemeli. Sol politikanın hedefi olan kitlede bilinçlenme ancak ihtiyaç halinde ortaya çıkar. Türkiye’de seçmen-müşterinin kendini tercüme etmek için sol politikaya ve sol partiye ihtiyacı yok. Çünkü kendini tercümeye ihtiyaç duymuyor!

GECEKONDU - İŞPORTA

"Sol, Türk seçmeninin son tercihidir" derken muradım neydi? Bakın anlatayım:

Türkiye’nin toplumsal ve ekonomik ortamı, seçmen halkı sola muhtaç etmiyor. Çünkü, gecekondu sistemi, işportacılıktan başlayan kayıt dışı ekonomi, varoşlara özgü meslekler, aile bireylerinin vergisiz kazancı, sağlıkta kullanılan yeşil kart sistemi, bir kuşak sürecinde sınıf değiştirme olanağı, her boydan hortum olanakları, komşuda pişer bize de düşer mantığı, sağ ve dinci partilerin ekmeğine yağ sürüyor. Yoksul ve sömürülen seçmen toplumsal durumunu sınıfsal bilinçle değil hurafelerle açıklıyor ve herkes zenginleşebileceğini sanıyor.

Bu durumda dünyanın en iyi kadrolarına sahip bir sol parti bile Türkiye’de demokratik başarıya ulaşamaz. Yoksa Türk halkı, Avrupa halkından daha az akılsız değil! Kimbilir belki de daha akılsız! Halk sol partiye muhtaç olduğu zaman onu kurar ya da gidip onu bulur.

"Sol"u suçlayanlar ilkin bu durumu tahlil etmek zorundadır!

(Devam edecek.)
Yazarın Tüm Yazıları