BAŞBAKAN, CHP içindeki tartışmalarla ilgili olarak şunları söylüyor: “Neyi tartışıyorlar? Dersim meselesini tartışıyorlar?
[...] Buradan CHP’ye aynı şekilde kendi tarihiyle de artık yüzleşmesini tavsiye ediyorum. Bundan daha iyi bir fırsat olabilir mi? CHP’nin Genel Başkanı, Tuncelili yani Dersimli. CHP, Dersim katliâmıyla bu dönem yüzleşmeyecek de ne zaman yüzleşecek. [...] CHP’nin, sadece Dersim katliâmıyla değil Milli Şef dönemiyle de hesaplaşması gerekir” (19 Kasım 2011 tarihli gazeteler). Başbakan’ın sözünü ettiği dönem CHP’nin özel tarihi değil Türkiye’nin tarihidir! * * * Türkiye ilkin şuna karar vermelidir: “Dersim İsyanı” mı, yoksa “Dersim Katliamı” mı? Birinci Dersim Harekâtı 20 Mart 1937-Kasım 1937 tarihleri arasında; İkinci Dersim Harekâtı ise 2 Ocak 1938-Aralık 1938 tarihleri arasında yapılmıştır. Buna göre 20 Mart 1937-Aralık 1938 tarihleri arasında Dersim bölgesinde bir ayaklanma vardır ve bu ayaklanma TSK tarafından epeyce kan dökülerek bastırılmıştır. Bu bilinen bir şey! “Dersim harekâtı” döneminde Gazi Mustafa Kemal Atatürk Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’dır. İsmet İnönü (1 Mart 1935-25 Ekim 1937); Celal Bayar (25 Ekim 1937-11 Kasım 1938) tarihleri arasında başbakandır. Şükrü Kaya İçişleri, Kazım Özalp Milli Savunma bakanıdır. Genelkurmay Başkanı ise Mareşal Fevzi Çakmak’tır. Yani harekâtı CHP değil Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti yaptı. Bu nedenle, bir yüzleşme ve özür dileme söz konusu olacaksa bunu CHP Genel Başkanı değil, günümüz Cumhuriyet hükümeti yapmalıdır. Hem de lafla değil TBMM’de bir yasa çıkararak. Unutulmasın ki daha sonra Demokrat Parti’yi kuracak olan Celal Bayar, Adnan Menderes, Refik Koraltan, Fuat Köprülü ve daha niceleri Dersim İsyanı sırasında TBMM’de idi. Şunu hemen haber vereyim ki Dersim için yüzleşmek ve özür dilemek zorunda kalacak olan mantık, aynı şekilde PKK terörizmine de uygulanmak zorundadır. * * * Ancak iş burada kalmamalı, Malazgirt’ten itibaren başlamalı ve günümüze kadar gelmeli. Dersim İsyanı’nın bastırılması için özür dileyecek mantık, Selçukluların ve Osmanlıların kazandığı bütün savaşlar, işgal ile kazanılan bütün topraklar için Safavilerden (İran), Irak, Suriye, Lübnan, Mısır için Araplardan, Libya, Cezayir ve Tunus için İslam âleminden ve Avrupa’dan; Bulgar, Romen, Yunanistan, Ukrayna, Kırım, Kafkasya, Sırbistan, Arnavutluk, Makedonya, Hırvatistan, Macaristan toprakları için bu ülkelerden; Viyana kuşatmaları için Avusturya’dan; deniz savaşları için İspanya, Venedik ve Cenevizlilerden; Kıbrıs, Rodos, Girit ve öteki Ege adalarının fethi için günümüz Yunanistan’ından özür dilemek gerekir. Unutulan varsa lütfen siz ekleyin. * * * Bu da yetmez, Osmanlı döneminde yıkılan Anadolu beyliklerinden özür dilemek zorunludur. Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçukluları dönemi ile Osmanlı dönemlerinde kanla bastırılan bütün halk isyanlarından da çok samimi özür dilenmesi gerekmektedir. İsterseniz bu isyanları sayalım: Mazdak, Kutalmış Olayı, Büyük Oğuz Ayaklanması, Babaîler Başkaldırısı, Musa Çelebi Olayı, Şeyh Bedrettin eylemi, Alevi kökenli eylemli direnişler (Şahkulu, Nur Ali Halife, Şeyh Celal, Atmaca, Zünnunoğlu, Kalender Çelebi); Celâlî eylemleri (Karayazıcı Halim Bey, Deli Hasan, Kalenderoğlu, Cennetoğlu, Karahaydaroğlu, Katırcıoğlu). Bu da yetmez Yavuz Sultan Selim’in yaptığı alevi katliamları, Patrona Halil Ayaklanması, Kabakçı Mustafa olayı, Yeniçerilerin ortadan kaldırılması için de özür dilenmelidir. * * * Neden sadece, aralarında Dersim İsyanı da olmak üzere Kürt isyan ve ayaklanmalarının bastırılmaları için özür dileniyor? Arapların şikâyeti üzerine Osmanlı tarafından Musul’dan sökülüp atılarak Karadeniz, Aydın ve Mersin’e iskân edilen benim sülalemden (Çakırlı) de neden özür dilenmiyor? Ayrıca, geçmişten özür dileyen bireylerin ve hükümetlerin, “şimdiki zaman”da özür dileyecek işler yapmaması gerekir.