Nuriye Akman’ın Başbakan R.T.Erdoğan’ın danışmanı Cüneyt Zapsu ile yaptığı söyleşi Zaman gazetesinin 25 mayıs 2004 sayısında yayımlanmıştı... Bay Zapsu, hem Kürt hem Rumelili tarafıyla (yani Türklüğüyle) iftihar ediyormuş. Ben kimsenin kökenine meraklı biri değilim. Ama söylediklerine ve yazdıklarına çok meraklıyım.Bay Zapsu’nun bu yazıyı yazmama neden olan cümlesi şu: “Şeyh Sait İsyanı dediğiniz hadisenin tam ne olduğunu bilen var mı?.. Cumhuriyet devri tarihini baştan aşağı bir daha iyice okumakta, hatta bir daha yazmakta fayda var.”Bay Zapsu, anlaşılan, tarih kitaplarında, Atatürk’ün Söylev’inde Şeyh Sait için yazılanlardan hoşnut değil. Belki de yazılanların tersinin doğru olduğuna inandığı için cumhuriyet tarihinin yeniden yazılmasını istiyor.***Irak harekâtı dolayısıyla Şeyh Said İsyanı gündeme gelince, kimi yazarlar ve siyasetçiler bu isyanın gerisinde İngiliz parmağı olduğunu yazmıştı. Bu “İngiliz parmağı” öğrenmek isteyen Derya Sazak, Şeyh Sait’in torunu Abdülmelik Fırat ile bir röportaj yaptı. Röportajda torun Fırat, İngilizlerin Kürtleri değil, Mustafa Kemal ve arkadaşlarını desteklediğini ileri sürüyordu (Milliyet, 14 Nisan 2003, Derya Sazak, “Sohbet Odası”). Bunun üzerine bir yazı yazmış ve bir ansiklopedinin Şeyh Sait maddesinde verilen bilgileri aktarmıştım. “Cumhuriyet’in ilk yıllarında Doğu Anadolu’da çıkan ayaklanma (1 Şubat-15 Nisan 1925). Doğu Anadolu Bölgesi’nde Cumhuriyet yönetiminin uygulamalarına karşı çeşitli muhalefet hareketleri gelişmişti. Bu muhalefetin en önemli merkezlerinden biri, Kürt İstiklal Komitesi’ydi. Bu örgütün çalışmaları açığa çıkarılmış, ama daha önce yaptığı çalışmaların bir sonucu olarak çeşitli yerlerde ayaklanmalar başlamıştı. Ayaklanmanın önderi Nakşibendi şeyhi Şeyh Said’in adamları jandarma birlikleriyle Elazığ’ın Piran köyünde girdiği çatışma, kısa sürede birçok yere yayıldı. Ayaklanmacılar, Genç, Maden, Siverek, Varto, Elazığ gibi yerleri ele geçirdi. Bu arada, ayaklanmanın başlamasından birkaç gün sonra Fethi Bey (Okyar) istifa etti ve yerine İsmet Paşa (İnönü) yeni bir hükümet kurdu. Meclis, hükümete olağanüstü yetkiler tanıyan Takriri Sükûn Kanunu’nu çıkardı. Ankara ve Diyarbakır’da İstiklâl Mahkemeleri kuruldu. Şeyh Said kuvvetleri 7 martta Diyarbakır’ı kuşattıysa da şehre giremedi. Bölgeye yeni askeri birliklerin sevk edilmesinden sonra, 26 martta saldırıya geçen hükümet kuvvetleri, kısa sürede bölgede denetimi sağladı. Ayaklanmanın lideri Şeyh Said ve 28 ayaklanma önderi hakkında idam kararı verildi ve ertesi gün infaz edildi (29 haziran).” (AXİS 2000 ANSİKLOPEDİK SÖZLÜK, Milliyet/Hachette)***Dünyanın her yerinde, kurulu düzene karşı silâhlı ayaklanmaya kalkışan her girişim tıpkı böyle cezalandırılır.Orhan Duru’nun “Amerikan Gizli Belgeleriyle Türkiye’nin Kurtuluş Yılları” (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları) adlı kitabında 26 Ocak 1922 tarihli bir belge yer alıyor:“Yunanlar önemli bir zafer kazanırsa, Kürt isyanı Türkiye’nin arkasını ciddi bir biçimde tehdit edebilir, ancak Batı’daki savaş Türklerin lehine gelişirse, Türkler ellerindeki yarım düzine yetenekli liderlerden biriyle Kürt sorunlarına son verebilir. İngilizler kuşkusuz bu durumu bilmektedirler, gene de Kürt durumuyla meşgul olduğu sürece Mustafa Kemal’in Musul’a el koyamayacağını düşünmektedirler. Dolayısıyla Kürt akımına yardımcı olmaktadırlar.” (S.160)***26 Ocak 1922’den 1 Şubat 1925’e yaklaşık üç yıl var. Bu raporun yazarı da ABD Deniz Kuvvetleri Tuğamiral’i, ABD Yüksek Komiseri Mark L.Bristol. İngilizlerin hesabı 1922’de tutmamış, ama ellerindeki Kürt kartını bir gün gerekir diye bir kenarda tutmuşlar ve Musul sorunu ortaya çıkınca kullanmışlar. İngilizlerin bu kartı nasıl kullanıldığını Şeyh Sait İsyanı dolayısıyla biliyoruz.Ama son yıllarda Cumhuriyet’in altını oymak isteyenlerin, bu konuda yazılanların “Resmi Tarih” yorumu olduğunu ileri sürdüklerine tanık olmaktayız.Bay Cüneyt Zapsu sıradan biri olsaydı Cumhuriyet tarihinin yeniden yazılmasını istemesine gülüp geçebilirdik. Ama sıradan biri değil. Başbakan’ın en yakınlarından biri, onun danışmanı!