Türkiye merkez sağının trajedisi

AVRUPA demokrasilerinde merkez sağ partiler ve dahası Hıristiyan demokrat partiler bile her zaman laiklik sınırları içinde kalmışlar, hiçbir zaman dini siyasete alet etmemişlerdir.

Fransa’da De Gaulle’den Jacques Chirac’a birçok sağcı devlet adamı en azından sol kadar laikliğin savunucusu olmuşlardır. İngiltere’de de, Almanya’da da öyle. Günümüz İspanyol iktidarı kilise karşısında daha çok laik olma peşinde mücadele etmekte.

AYNI İLLET

Oysa, Türkiye merkez sağı hiçbir zaman gerçekten cumhuriyetçi ve laik ol(a)mamıştır. Türkiye’nin ve merkez sağının trajedisi de bu "olamamışlık"tan kaynaklanmaktadır.

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası da, Serbest Cumhuriyet Fırkası da, Mustafa Kemal’i yarı yolda bırakan ya da Mustafa Kemal’in yolunu ayırdığı paşa arkadaşları da aynı illeti paylaşmışlardır.

Demokrasi mühendisleri, demokrasi kervanının başına Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ile Serbest Cumhuriyet Fırkası’nı yerleştirdikten sonra saymaya başlarlar: Demokrat Parti, Adalet Partisi, Yeni Türkiye Partisi, ANAP. Bu partilerden hangisinin laiklikle hiçbir sorunu olmadığını iç rahatlığıyla söyleyebiliriz? Cumhuriyet ve laiklik karşıtı bütün siyasal akımlar 1924 yılından bu yana bu partilerin içinde yer almıştı.

AKP’ye kadar, Erbakan Hoca’nın Milli Görüş partilerine karşın İslamcı siyasetin birçok temsilcisi bu partilerin çatısı altında idi.

MUMCU’NUN SAPTAMASI

19 Mayıs tarihli Radikal Gazetesi, Anavatan Partisi Lideri Erkan Mumcu’nun Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e yazıp gönderdiği mektubun bir bölümünü yayınladı.

Erkan Mumcu’nun ilk saptaması şöyle:

"Türkiye, bir ’siyasal sistem krizi’nin içinden geçmektedir. Bu krizin ideolojik göstergesi laikliktir. İktidar partisi hakkında açılan kapatma davası bu krizin yeni bir safhasıdır. Önümüzde belirsizlik ve kaos vardır ve krizin devlet krizi haline dönüşmesi ciddi bir olasılıktır."

Çok doğru bir saptama. Saptama doğru ama bu saptamayı yapan ne yapacak: Cumhuriyet’in laiklik anlayışından mı, yoksa AKP’nin laiklik anlayışından mı yana tavır koyacak, yoksa hakem rolümü yapacak?

* * *

Erkan Mumcu yazıyor: "Yaşadığımız krizin dışavurumu ise laiklikle ilgili anlayış farklılıkları üzerinden gerçekleşmektedir. Laiklik, milli egemenlik ilkesinin öteki yüzüdür. Bu anlamda, devlet erklerinin yegáne referans kaynağının beşeri irade olması demektir. // Bununla birlikte laikliğin, dinin toplumsal hayattan da tasfiyesini isteyen bir ideolojiye dönüştürülmesi kabul edilemez. İktidar partisi hakkındaki iddianame böyle bir yanlış anlayışı yansıtmaktadır."

BELAGAT BATAKLIĞI

Erkan Mumcu
’nun mektubundan alıntıladığım bölüm tam anlamıyla bir belagat bataklığı gibi. "Beşeri irade" nedir, ne anlama gelmektedir Allah aşkına? Dinin toplumsal hayattan tasfiyesini Cumhuriyet mi istemekte?

Laik Cumhuriyet’in ne anlama geldiğini kavrayamamış Erkan Mumcu, Türkiye merkez sağının geleneksel trajedisini sürdürmekte. Yarın işin komedi yanıyla ilgileneceğim!
Yazarın Tüm Yazıları