Paylaş
Pipo tütünü almak için Taksim'e çıktım. Benim tütüncünün tezgáhı gazete sergisinin önünde. Aklım tütünde, gözlerim gazetelerde. Ünlü Fransız gazetesi 'Libération'un (16 Avril 2001) manşeti birden gözüme sıçrıyor: 'La faillite turque'. 'Türk' sözcüğünü sıfat olarak kullanmışlar. Hinoğluhin bir dil bilinci! 'Türkiye'nin başına gelen ve bütün kurumları kapsayan iflás feláketi bir takdir-i iláhî değil, Türk'ün kendi marifeti', anlamında. Vurgu 'iflás'ın değil 'Türk'ün üzerinde.
Kapakta neredeyse tam sayfa bir fotoğraf. Böyle birinci sayfalar 'Grand Reporter'lerin birkaç gün süren kapsamlı yazılarının habercisidir. Bu nedenle, 'Türk işi iflás'a dört-beş sayfa ayırmışlardır, diye düşünüyorum. Gazeteyi alıp The Marmara'nın kahvesine yürüyorum.
Ama kocaman bir hayal kırıklığı! Topu topu, iki sayfa. Yarısını da bir cami fotoğrafı götürmüş. İlk izlenimim şu: Türkiye'de(n) hazırlanmış, 'şipşak' bir tezgáh. Bunalan Türkiye'nin tasvirini yapan Ragıp Duran imzalı bir haber: Esnaf'ın sokak gösterileri, IMF yardımına bel bağlamış bir iyileştirme planını hedef alan protesto nümayişleri ve Derviş programını eleştiren iki zıt yazarın (Emin Çölaşan ve Mehmet Barlas) hayal kırıklıkları.
Marc Semo, basma kalıp bir şeyler karalamış ama Fransız usulü çok iddialı bir başlık atmış: 'Soluğu kesilmiş Cumhuriyet'. Altında bir hançer darbesi: 'Mustafa Kemal'in yarattığı otoriter model artık geçerli değil (günümüze uymuyor).' İyi ama, işe mutlaka Mustafa Kemal adının karıştırılması neden? Adnan Menderes'ten Süleyman Demirel'e, Turgut Özal'dan Tansu Çiller'e, Kemalizm kırıcılarından habersiz oldukları düşünülebilir mi? Benim için bilmece çözülmüştür: 'Kemalizmin iflásı!'
Marc Semo'nun ilham kaynağı üç yurttaşımız: İktisatçı Ahmet İnsel, Türkiye'yi ecnebilere terbiye ettirmeye meraklı İdea Politika dergisinin müdürü Erol Özkoray, İslamcı Kürt aydını Mehmet Metiner. Anlaşılan, Marc Temo hazır bir metinden kopya çekmekle yetinmiş.
Victorio de Filippis'in ilham kaynağı ise adsız 'Bir Ekonomist'. Dilerim, bu 'Bir Ekonomist', Türkiye yeni ekonomik programla yeniden istikrara doğru yürürken Citibank gibi yabancı bankaların felaket senaryolarıyla dış piyasaları etkilemeye çalıştıklarını (Milliyet,17 Nisan 2001) da haber verir muhtereme.
*
Ne Ragıp Duran'ın haberinde, ne Victorio de Filippis ile Marc Semo'nun yorumlarında, ne de Başyazar yardımcısı Gérard Dupuy'nin başyazısında bildiklerimizin dışında yeni bir şey var. Ülkemizin yetkin ekonomistleri ve siyasetbilimcileri çok daha derin yorumlar yapıyorlar, eleştirileri çok daha yırtıcı. Ama faturayı Kemalizme çıkarmıyorlar. 68 Fransasının ruhu örselenmiş, bilinci yaralı kılıç artıkları, bizim 2.Cumhuriyetçilerden kopya çeken öğrenci şaşkınlığıyla bir şeyler gevelemişler: Yapısal bunalım, ekonomik kriz, 'derin devlet', yoz politika ve politikacılar, rüşvet ve hortum álemleri... Bunların hepsi tamam! Ancak, 'Libé'nin kopyacıları, 'Boğaz'ın hasta adamı'nın çöküşünü 'Otoriter, aşırı merkeziyetçi, eski 'Kemalist' model'e; 'Yüzyıla yakın süredir bir milliyetçi sabuklama (délirium) içinde debelenen yarı diktatörlük, yarı askerî, yarı laik, yarı İslámcı' devletin zihinsel yapısına bağlıyorlar. 'Yüzyıllık milliyetçi sabuklama' da kuşkusuz Kemalizm'i imá etmekte. Can çekişen Osmanlı'dan bu yana hep hasta olan Türkiye'nin kefeni yırtmasına şaşırıyor Gérard Dupuy. Haklıdır! Onlardan dışardan, bizimkiler içerden bir türlü gebertilemedi şu Hasta Adam!
*
Kopyacı uzmanların en hamaratı Marc Semo. Kendisini laikliğin ve ulusal birliğin garantisi olarak gören ordu oynadığı siyasal vasi rolünün sona erdiğini bir türlü anlamıyormuş... Acı çeken azınlıklar (?) kültürel bile olsa özerklikten yoksunmuş... (Hıristiyanlar Noellerini, Paskalyalarını, Yahudiler Hamursuz Bayramlarını kutlamıyorlar mı, diye horozlanmayın hemen. 'Libé'nin güdümlü kafalarının 'azınlıklar'ı, siyasal özerkliğe, bağımsızlığa láyık gördükleri bir başka azınlık!) Üstelik, Avrupa Birliği'ne sunulan bin sayfalık reform planı, ölüm cezasının kaldırılması, Kürtlere kültürel haklar, Kıbrıs, askerlerin ağırlıkları gibi netameli konuları es geçiyormuş... Marc Semo, Avrupa Birliği Katılım Ortaklığı Belgesi'nin 'Kültürel çeşitliliğin sağlanması ve kökenlerine bakılmaksızın tüm vatandaşların kültürel haklarının güvence altına alınması' maddesini 'Kürtlerin kültürel hakları'na indirgeyerek tercüme ediyor anlaşılan.
*
Bir 'Türk-Fransız tezgáhı'nın sözcülüğünü yapan 'Libé'yi çöp kutusuna attıktan sonra, The Marmara'nın kahvesinden çıkıyorum. Beni kazıkladıkları, okuru kandırdıkları için, tezgáhçı 'Libé' çetesine 2,5 milyon liramı haram ediyorum. Ama bir tesellim de var: Bunalım zamanlarında beni aramaya meraklı Fransız basınının bir süredir semtime uğramamasının nedenini anlamış bulunuyorum.
Paylaş